İslam coğrafyasının tarihsel olguları –III-

Geçen hafta, tasavvufun, Anadolu’da henüz merkezi devlet otoritesine sahip olmayan halk için bir sığınak olduğundan bahsetmiştik. Kaldığımız yerden devam edip, akabinde, ihya hareketleriyle devam etmek istiyorum. Yesevilerle...

Geçen hafta, tasavvufun, Anadolu’da henüz merkezi devlet otoritesine sahip olmayan halk için bir sığınak olduğundan bahsetmiştik. Kaldığımız yerden devam edip, akabinde, ihya hareketleriyle devam etmek istiyorum.
Yesevilerle, Tapduklarla, Yunuslarla, Hacı Bektaş Velilerle verilen mücadelenin adı ‘Anadolu Aydınlanması’dır. Gazilik, uç beyliği, hudutlarda cihat, ahilik-fütüvvet (ahlak ve gençlik temelli, ticari denilebilecek, fakat fahiş kâr amacı gütmeyen bir teşkilat) gibi temel İslami-tasavvufi kavramlar, bahsettiğimiz dönemin coğrafyası için toplumsal düzeyde harç vazifesi görmüştür. Osmanlı’nın temelleri, Selçuklu döneminde karılan bu harcın içinde yatmaktadır. Eğer İslam’ın çağrısı Trakya’yı aşıp Balkanlar’a kadar gittiyse yine bu bize özgü olan harç sayesinde olmuştur; Sarı Saltık gibi uçlarda mücadele eden dedelerimizin menkıbeleri en büyük dayanağımızdır.  Osmanlı, 14. 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa’da kurulan ve kendisini hedef alan haçlı ittifaklarına yine bu harç sayesinde karşı koyabilmiştir. Ve yine bu harç sayesinde, imparatorluğun çöktüğü dönemde, Anadolu, emperyalizme direnebilmiştir. Haliyle günümüzde tasavvuf eleştirisi yaparken (ancak holdingleşen, siyasileşen, cemaatleşen, kişisel ve zümresel çıkarlara hizmet eden günümüz tarikatları ile tasavvuf karıştırılmamalı) onun tarihsel işlevini de göz önünde bulundurarak, iki kez düşünmekte fayda var.

İSLAM’DA İHYA HAREKETLERİ

Yazı dizimizin bu bölümünde, İslam’da ihya hareketlerine de kısaca değinmek istiyorum. İhya canlandırma, diriltme ya da arındırma anlamlarına gelir. İslam dünyasında pek çok ihya hareketi örneği vardır. Bilindiği üzere en önde geleni Gazzali’nin “Din İlimlerinin İhyası” eserinde belirtilen unsurlardır. Özü itibarıyla ihya hareketleri, dine sonradan karıştığı düşünülen “uydurma” inanç ve uygulamaların dinden temizlenmesi amacını güder. Sonradan ifadesiyle kast ettiğimiz ise aşağı yukarı İslam’ın ilk üç asrından sonrasıdır. Bu üç asırda yaşayan dinin önde gelen isimlerine, yani sahabeye (Peygamberi görenler), tabiine (sahabeyi görüp tabi olanlara), tebeüttabiine (tabiini görüp tabi olanlara) selef (ilkler, önce gelenler) denir. İhya hareketlerinin vurgu yaptığı bu dönemdir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi selef temelli hareketler, bahsettiğimiz dönemden sonra gelen yenilikleri “bid’at” olarak adlandırırlar. Günümüzde Suudi Arabistan başta olmak üzere, İhvan, İhvan-ı Müslimin ve Mısır Selefiliği gibi hareketlerin dayanak noktası burasıdır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha üstündür! 27 Kasım 2023 | 367 Okunma Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON... 20 Kasım 2023 | 254 Okunma Bugün ölen adaletti 13 Kasım 2023 | 316 Okunma Ülkeler ahlaksızlıktan çöker! 06 Kasım 2023 | 187 Okunma Ne mutlu Türk’üm diyene! 30 Ekim 2023 | 189 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar