Fil neye benziyor?!
“Hintliler bir fili halka göstermek isterler. Karanlık bir ahıra kapatırlar. Hayvanı görmek isteyen pek çok insan bu karanlık yere...
“Hintliler bir fili halka göstermek isterler. Karanlık bir ahıra kapatırlar. Hayvanı görmek isteyen pek çok insan bu karanlık yere toplanır. Her biri, file elini sürmeye başlar.
Birisi eline hortumunu geçirir: Fil, bir oluğa benziyor, diye bağırır.
Başka biri filin kulağını yakalar: Fil, yelpaze bir hayvan, der.
Filin ayağını yakalayan ise: Fil, bir direğe benziyor, der.
Bir başkası da sırtına dokununca: Fil, taht gibi, diye söylenir.
Kim filin neresine dokunduysa, ona göre anlatmaya başlar.”
Bu örneği verdikten sonra Hz. Mevlana ‘herkesin elinde bir mum olsaydı, sözlerinde aykırılık olmayacaktı’ der.
***
Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda olup bitenleri gördükçe, aklıma, Mesnevi’de geçen yukarıdaki hikâye gelir.
“Fil”i görmek mümkün olur mu, bilmiyorum!
Çok daha önemlisi, konunun asıl sahipleri “aydınlanmak” için mumları yakmak istiyorlar mı?
Coğrafyanın dramatik halinin bileşenleri, yüzyıllar boyu süren çatışmaların devamını istedikleri sürece, buralarda yaşayan insanların gün yüzü görmeyeceklerini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Belli ki kapitalist zihniyet ve doymak bilmeyen hırsları ve onların güdümünde saltanatlarını sürdüren muktedirler, bu coğrafyalarda adalete, huzura, paylaşıma geçit vermeyecekler.
İnsanı kahreden sadece bu olsa…
İnançlı olduklarını iddia eden büyük halk kitlelerinin, dinlerini-diyanetlerini bu denli siyasete mahkûm edenlere, kendilerini mahkûm etmeleri!
Acı ama tarih boyunca değişmeyen tek hakikat bu.
“Oku, düşün, sorgula, araştır ve sözün en güzeline uy” diyen bir dinin içinde yolculuk etmeye çalışanların, akıldan ve izandan bu kadar uzak kalmaya hakları var mı?
AÇIM YERİNE “ALLAHU EKBER”
Müslüman ülkelerde şeffaf yönetimlerin ve adaletli gelir dağılımlarının olmayışı, bu coğrafyalarda emeli olanların işlerini hep kolaylaştırmıştır.
Hemen soralım; bu devletlerin pek çoğu petrol zengini, fakat elde ettikleri gelir halklara ne kadar yansıyor? Birkaç ülke hariç, genelinde bu soruya olumlu cevap vermek güç. Arap şeyhlerinin müsrifliğiyse mizahi boyutlarda…
Yoksunlukla, yoksullukla ve cehaletle adeta bütünleşen halkların durumu içler acısı…
Tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat, “Orta
Doğu’da insanlar ‘karnım aç’ yerine ‘Allahu Ekber’ der” diyor.
Bunun adı tükenmişliktir.
Bunun adı, öğrenilmiş çaresizliktir.
Çok daha acısı, bu çaresizliği dine, dini sembollere fatura etmektir!
Dolayısıyla olup-bitenleri ve yaşanılan sorunları sadece dış faktörlere bağlamak, ‘fil’in bütününü görmemek demektir.