Dindar bilincin dilemması (5)
Son dört yazıdan hareketle şu tespitleri dikkatlerinize sunmak istiyorum: Modern dünyada inançlı bilinç şöyle çalışır: Ben yaptıklarımdan dolayı hesap vereceğim. Bu hesabın bir yüzü...
Son dört yazıdan hareketle şu tespitleri dikkatlerinize sunmak istiyorum: Modern dünyada inançlı bilinç şöyle çalışır: Ben yaptıklarımdan dolayı hesap vereceğim. Bu hesabın bir yüzü Tanrı’dır (ilahî mahkeme), diğeri kamu otoritesidir (beşerî mahkeme). Tanrıya hesap verme denildiğinde zihinlere sevap-günah gelir, kamu otoritesi söz konusu olduğunda ise suç ve ceza. Bir Budist’in mahşeri ile bir Müslüman’ın veya bir Yahudi’nin mahşeri aynı değildir. Bu bağlamda sevap ve günah bireyin içinde yer aldığı cemaatin yargıları olarak; modern hukukun kavramları olan suç ve ceza ise evrensel kaideler olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla inançlar, kamu otoritesini bağlamaz ama suç ve ceza hukuk devleti için gerekliliktir. Diğer taraftan suç teşkil eden her konunun ahlaki ve dini boyutu vardır. Dindar bilinç bunu göz ardı edemez.
VARLIĞA DAYALI DÜŞÜNÜRSEK
Ontolojik açıdan, günah ve sevap kavram çifti yaratıcı-yaratılan ilişkisine ait kavramlardır; suç ve ceza ise toplum ve toplumsal erkle birey arasında gerçekleşen olgular. Yani suç ve cezayı, yönetici-yönetilen ve yönetilenlerin birbirleriyle olan ilişkileri bağlamına oturtuyoruz. Bundan...