Bahçeli’nin yeni çizgisi…
Her dinin formları vardır. Bu formlar, dinin farklı milletlerden aldığı yaşanma biçimleri arasındaki farklılıkları da gösterir. Tarih bu farklılıkları, mahiyet farkı haline getirmiştir. Bu durum...
Her dinin formları vardır. Bu formlar, dinin farklı milletlerden aldığı yaşanma biçimleri arasındaki farklılıkları da gösterir. Tarih bu farklılıkları, mahiyet farkı haline getirmiştir. Bu durum bütün inananları bir çatı altında toplamayı imkansız hale getirdi. Bunu görmemiz gerekiyor.
Bunu görmediğimiz zaman, ister istemez, kendi Müslümanlık anlayışımızdan taviz vermek kaydıyla, kısmen başkalarına benzemek, kısmen de başkalarını kendimize benzetmek maksadıyla hareket edildiğinde, zorunlu olarak çatışma ve bozulma noktaları karşımıza çıkıyor.
Kendi İslam anlayışımızı ve Müslümanca yaşama biçimimizi ümmetçi bir anlayış çerçevesinde ele aldığımızda, bazı bakımlardan kültürümüzün kodlarını din dışı ilan etmeye kadar işi vardırıyor ve başkalarına da bizim gibi olunuz demeye başlıyoruz. Bu hem kendi İslami yaşantımızın değişmesine neden oluyor, hem de başkalarıyla aramızda ciddi çatışma ve kırılma noktalarını açığa çıkarıyor.
Bu çerçevede Siyasal-Selefi anlayışın ülkemizde hızla artış göstermesi, kutuplaşmaları da beraberinde getirecektir. Bizim hoşgörü temelli İslam anlayışımız ile cihatçı/tekfirci Selefi İslam anlayışını yan yana getirmek neredeyse imkansızdır. İlki insanın inşasını, ikincisi ise siyasal bir anlayışı temele alır.
Demem o ki nereden bakarsak bakalım, bu bir ideoloji ise (ümmetçilik), hem o ideolojiyi takip edenlere bir yarar sağlamıyor, hem de kabul ettirilmeye çalışılan gruplara zarar veriyor. Böylece din ayrışmanın, kavganın, öldürmenin kaynağı haline dönüşüyor.
Oysa bireyin kendini bulamayacağı bir ütopyaya değil, vatandaşı olduğu ülkeye/topluma kendisini ait hissetmesi gerekir. Bunun yolu da ortak kaygılar ve ortak çıkarlar zemininde oluşur.