Dünyevileşen Müslümanlık (3)
Madde ve mana kavram çifti, her ne kadar derin tartışmaları beraberinde getirse de aralarındaki ilişkinin uygarlığa katkısı yadsınamaz. Medeniyet kimi düşünüre göre sadece somut (maddi) değerlerden oluşur...
Madde ve mana kavram çifti, her ne kadar derin tartışmaları beraberinde getirse de aralarındaki ilişkinin uygarlığa katkısı yadsınamaz. Medeniyet kimi düşünüre göre sadece somut (maddi) değerlerden oluşur, bu da Avrupalı Milletlerin 19. yy’da ulaştığı gelişme ve kalkınmışlıktır. Kimine göre ise medeniyeti değerler ve ahlak sistemi oluşturur; Yılmaz Özakpınar “inanç ve ahlak nizamı olarak kültürü doğuran ruh enerjisi ve ilham kaynağıdır” der. Son iki yüz yılda gerçekleşen savaşlar ve insanlığın yaşadıkları, medeniyetin değerler ve ahlak sisteminden ayrı tutulamayacağı gerçeğini ortaya koyar.
ÖZNE YA DA ARAÇ
İnsan karmaşık bir varlıktır; ütopisttir, siyasaldır, bağlanır, isyan eder, yaratıcıdır, hayvansal güdüleri vardır, saldırgandır vs. Bu özelliklerini öne çıkararak, bazen yukarıya doğru sıçrar, bazen aşağılara (esfele safilin) sürüklenir. Bu zeminde aydınlanma ve onun oluşturduğu uygarlık, insanın en yüce hedefi olan düşünme ve araştırma zemininde gerçekleşir. Bizim yerimize başkaları düşünüyorsa hakikat arayışını da gücü de yitiririz. Oysa varlığı anlama (bilim) ve anlamlandırma (felsefe) peşinde olan insan; edebiyatıyla, musikisiyle, mimarisiyle bütünleşen bir “şar” inşa eder. İşte inanç, bu noktada, ya uygarlığın öznesi olur ya da ilkelliğin veya yok etmenin aracı haline gelir.