Ahlakı inşa eden vicdan...
Sadi Şirazi “Gülistan” kitabında anlatıyor: Bir gece, Kur’an kucağımda, pederimle oturmuş idim. Hane halkı ise yanımızda uyuyorlardı. Babama dedim ki: “Ne olur, şunlardan biri kalkıp da iki rekât namaz...
Sadi Şirazi “Gülistan” kitabında anlatıyor: Bir gece, Kur’an kucağımda, pederimle oturmuş idim. Hane halkı ise yanımızda uyuyorlardı. Babama dedim ki: “Ne olur, şunlardan biri kalkıp da iki rekât namaz kılsa…” Pederim: “Canım oğul, onları çekiştireceğine ha keşke sen de uyuyaydın!” dedi.
Bu anlayış, daha doğrusu bu ahlaki yaklaşım ne yazık ki anekdotlarda kaldı. Hangi konuda olursa olsun, bu titizlik gösterilmediği sürece, orada İslam yoktur. Şirazi’nin yaklaşımı tam da bu hakikati ifade eder; zira kendisini barış olarak tanımlayan bir din, başka türlü okunamazdı ve okunmamalıydı. Ne yazık ki aksi okumalar ile “asıl” kayboldu ve “ahlakçılık” dinin yerine ikame edildi. Orada da kalınmadı, din, her türlü haksızlığa, arsızlığa, görgüsüzlüğe meşruiyet zemini yapıldı.
NEYDİ KAYBOLAN?