Tarikatlar, cemaatler ve Müslüman birey
Hadiseleri okumaya çalışırken, çoğu zaman sebepleri göz ardı ederiz. Oysa Aristoteles’in ifadesiyle “Bir şeyi bilmek, o şeyin sebebini bilmektir.”Dolayısıyla çözümden önce...
Hadiseleri okumaya çalışırken, çoğu zaman sebepleri göz ardı ederiz. Oysa Aristoteles’in ifadesiyle “Bir şeyi bilmek, o şeyin sebebini bilmektir.”
Dolayısıyla çözümden önce çözümlemeye ihtiyaç vardır. Çözümleme yapmak için de sebeplere vakıf olmamız gerekir. Bu noktada sorulması gereken sorular vardır. “Neden?” sorusu, meselenin maddi sebebini, “Nasıl?” sorusu ise biçimsel sebebini bulmak içindir. Gayeyi öğrenmek istiyorsak, “Niçin” diye sorarız; “Kim?” sorusuysa fail (özne) içindir.
“Müminin niyeti amelinden öncedir” der Hz. Muhammed. Niyet, bir başka ifadeyle gaye (amaç) her şeyin önündedir, zira gaye yoksa anlam da yok demektir. Niyet eden kişi düşünen kişidir; düşünen kişi ancak bir bilinç varlığı olarak eylediği işi “ameli salih” kılar. Düşünmeden yapılan robotik davranışlarda insanilik yoktur. İnsanın “düşünen canlı” (animal rasyonalite) olmasıdır en temel özelliği; tam da bu özelliği sayesinde ahlak, hukuk, siyaset, sosyal vb. bilimler ortaya çıkmıştır. Konuyu getirmek istediğim yer şu ki; dînî ya da profan (din dışı) örgütlere, sorgusuz sualsiz tabi olanlar, bile-isteye özgürlüklerini birilerinin eline vererek kendilerini kişiliksizleştirirler; bağımlı hissettikleri o yerde ise artık bir kukla misalidirler.