İslam’da tecdit ya da reform –II-
Kur’an bir “çağrı” kitabıdır. İlahi metinler, insanı kendisiyle karşılaştırmak için vardır. Her çağa ait ve fakat her çağı aşan o sesin, insanın ruhunda, zihninde ve...
Kur’an bir “çağrı” kitabıdır. İlahi metinler, insanı kendisiyle karşılaştırmak için vardır. Her çağa ait ve fakat her çağı aşan o sesin, insanın ruhunda, zihninde ve bedeninde yankılanması gerekir. Çağrı, kendini bu şekilde açığa çıkarabilir; “Kur’an’ı sana iniyormuş gibi oku” anlayışı bu şekilde gerçekleşebilir ve ancak bu zeminde bir medeniyet tasavvuru oluşabilir.
Kur’an’ın etrafında oluşmuş her düşünce, her sistem tartışmaya açıktır; keza hiçbir düşünce ve hiçbir sistem mutlaklaştırılamaz ve dinin yerine ikame edilemez. İlahi çağrıyı çerçeveleyip mutlak doğru budur demek; çağrının, ilahi mesajın, her devrin insanıyla buluşmasını engellemek demektir. Bu meselenin bir boyutu…
NAKİLCİLİK NASIL AŞILACAK?
Din-diyanet meseleleri yıllardır karşıtlıklar ya da siyaset üzerinden tartışıldı. İslamcısı da, seküleri de gayet iyi biliyor ki Müslümanlık denilince; aydınlanma sonrası ortaya çıkan modern devlet, kapitalizm, sanayileşme, şehirleşme, serbest piyasa, demokrasi, özgürlükler, insan hakları, modern bilim, küreselleşme vb. kavramları dikkate alan alternatif bir düşünce sistematiği akıllara gelmiyor. Peki, ne geliyor; kadının dövülmesi (mizojeni; kadın nefreti), başörtüsü, çok evlilik (poligami), kadın erkek eşitsizliği ya da namaz ve oruç gibi ibadetler geliyor; kısaca ilmihal konuları. Tartışmalar ise basit muamelat konuları üzerinden dönüyor. Oysa yenilenme bir zihniyet dönüşümüyle gerçekleştirilebilir. Bu da, epistemolojik, ontolojik ve etik alanda büyük bir felsefi tartışmayı beraberinde getirir. Dolayısıyla zamanın ruhunu okumadan ve zamanın düşüncesiyle-bilimiyle donanmadan yapılan her yorum, yine “nakilcilikten” öteye geçmeyecektir.