Dincinin dini darlığı!

Müteâl (aşkın) bir varlıkla ilişkilendirilen bir din, tüm insanlığı kucaklayıcı bir zihin dünyasını zorunlu kılar. Başka bir ifadeyle, yaratan-yaratılan ilişkisi bunu gerektirir. Dolayısıyla...

Müteâl (aşkın) bir varlıkla ilişkilendirilen bir din, tüm insanlığı kucaklayıcı bir zihin dünyasını zorunlu kılar. Başka bir ifadeyle, yaratan-yaratılan ilişkisi bunu gerektirir. Dolayısıyla İslam, hiçbir beşeri düşünceye indirgenemez. İlgili kimseler, hakikatten aldıkları pay kadar konuşabilirler. Ama İslam, ne o payın adıdır ne de tüm yaklaşımların bütünüdür.
Vahyin ışığı altında ortaya çıkan anlayışların ve yorumların tümüne dini düşünce denir. Bu Ebu Hanife olur, İmam Malik olur, İbn-i Rüşd olur, Gazali olur, Farabi olur, Ahmet olur Mehmet olur fark etmez; her düşünür, kabınca, kapasitesince anladığını ortaya koyar. Bu yaklaşım, kişilerin ve düşüncelerinin kutsanamayacağını ve tek otorite olarak görülemeyeceğini bildirir. Böylece daha başlangıçta pek çok çatışma bertaraf edilir.
İkinci husus; bazı insanlar Kur’an’ı iyi tercüme ediyor olabilir; ama bu Kur’an’ı iyi anlıyor anlamına gelmez ya da bu onları Kur’an’ın tek otoritesi haline getirmez. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” ayetini, Arapça Kur’an öğrenmeye indirgeyenler, Allah’ın Kelamına en büyük kötülüğü yapmaktadır. Kur’an-ı Kerim, muhataplarıyla, insanı ve hayatın kendisini merkeze alarak konuşur. Gelişmelerden bihaber olan, insanlık çizgisini, birikimini, ufkunu dikkate almayan, akıl ve bilimden nasiplenmemiş yorumların gerçek hayatta karşılığı yoktur. Örneğin “Başı açık kadınları, soyulmuş domatese benzetmek” ya da köle, cariye, sultan-kul kavramlarının hükmünü sürdürdüğü dönemlerdeki kadına bakışı ve ona verilen statüyü günümüze taşımaya çalışmak –din sosuyla birlikte- cehaletin ta kendisidir.
Bir cinsin, bir ırkın, bir zümrenin Allah katındaki değeri, bir diğerinden farklı olamayacağına göre; sorumluluklar üzerinden kadın-erkek, zengin-fakir, yöneten-yönetilen her türlü ayrım dinin tabiatıyla da ters düşer. Hâlâ Ortaçağ (hatta bronz çağı) zihniyetinin kalıntılarını taşıyan hegemonik bir dilin, din söylemi içinde hükmünü sürdürüyor olması, “sözün en güzeline uyarlar” ayetiyle ör...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha üstündür! 27 Kasım 2023 | 374 Okunma Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON... 20 Kasım 2023 | 256 Okunma Bugün ölen adaletti 13 Kasım 2023 | 319 Okunma Ülkeler ahlaksızlıktan çöker! 06 Kasım 2023 | 192 Okunma Ne mutlu Türk’üm diyene! 30 Ekim 2023 | 194 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar