Kalbimiz doğruyu söyler…

Eski defterleri açmayı değil ama notları okumayı severim. Bugünlerde de böyle bir not defteri geçti elime! AK Parti’nin çeşitli dönemlerinde katıldığım toplantılarda aldığım notları...

Eski defterleri açmayı değil ama notları okumayı severim. Bugünlerde de böyle bir not defteri geçti elime! AK Parti’nin çeşitli dönemlerinde katıldığım toplantılarda aldığım notları yazmışım. Şöyle bir baktım! Siyasetin diğer bütün önemli konularının yanısıra en önemli başlıklardan birisi hep Kürt meselesi olmuş! Mesele kelimesini ben kullanıyorum. Notlara bakınca olanlara 'mesele' olarak bakmaya hep karşı çıkmış, kendimiz dışında onları ayrı bir mesele olarak görmeyi tercih etmemişiz!

Konuya aynı devlet çatısı altında yaşayan halklar arasında devletin kaynaklarının adaletli paylaştırılması olarak yaklaşmışız. Eğitim, yol, sağlık gibi hizmetlerden eşit şekilde pay almalarının sağlanması gibi hedefler koymuşuz… Her ile ilçeye eşit hizmet, hatta telafi için daha fazla hizmet ilkesiyle hareket etmişiz. Notlara bakıyorum buna itiraz edenler de hep olmuş. Elbette bu süreçlerde uzun tartışmalar da yaşanmış. Bu tartışmaların hepsinde Sayın Erdoğan halktan yana kırmızı çizgilerini savunmuş, halka hizmetten yana ağırlığını koymuş ve sağduyuyla eski-yeni siyasetçiler arasında bir uzlaşma ve yeni bir yaklaşım ortaya çıkarmış.

Yapılanlar ve bunlara ilişkin veriler ortada. AK Parti’nin iktidara geldiği yıllarda korkunun kol gezdiği illere devlet hastane, yol, okul, havaalanı, çarşı, fabrika götürdüğü gibi refah da götürmüş. Elbette kalkınma dediğimiz şey bir anda çözülmez. Ülkelerin tarihinde hele böylesine köklü sorunların, yoksunlukların çözümü çok uzun yıllar alır. Bu bir savunma değil tarihi bir gerçekliktir.

Bizim nesil bu değişimin yakından tanığı. Ancak yeni nesil bunların hiçbirisine tanık olmadı, bu değişimi görmedi.

Bölgeye 1996 yılında gittiğimde gördüğüm yoksulluk resmi karşısındaki şaşkınlığımı hiçbir zaman unutmam. Suyu, yolu olmayan göl yalağından su içen çocukların olduğu iller gözümün önünden hiç gitmez. Siyasete girme kararımda bu gördüklerimin etkisi çoktur. Umutsuzluk, kasvet, çaresizlik ülkeyi sarmıştı. Hakeza Batman’a kadın intiharları için gittiğimdeki o iklimi de hiç unutamam. İnsanların hep arkasına bakarak yürüdüğü sokakları…

Bu şehirlerin hepsine yıllar içinde defalarca gittim. Ve her gittiğimde götürülen hizmetlerle şehirlerin yüzlerindeki kasvetin dağılmasına, umudun canlanmasına  tekrar tekrar tanık oldum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İstanbul’un geleceği Türkiye’nin geleceği demek 23 Mart 2024 | 192 Okunma Türkiye’yi taşıyacak düşünce kapasitesi nasıl gelişir? 16 Mart 2024 | 155 Okunma Amerika’nın mesajı 09 Mart 2024 | 160 Okunma Her şey yalanmış… 02 Mart 2024 | 224 Okunma Mekânın şerefini içinde oturanlar sağlar 24 Şubat 2024 | 127 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar