İstanbul nasıl alındı?

Bugüne kadar, bazı şeylerin hakkını tam anlamıyla verdiğimizi söyleyemeyiz. Mesela, İstanbul’un Fethi tarihimizin üç önemli olayından birisidir. İstanbul’un fethini şölenlerle kutluyoruz ama fetihle...

Bugüne kadar, bazı şeylerin hakkını tam anlamıyla verdiğimizi söyleyemeyiz. Mesela, İstanbul’un Fethi tarihimizin üç önemli olayından birisidir. İstanbul’un fethini şölenlerle kutluyoruz ama fetihle ilgili yayınlara gereken ilgiyi göstermiyoruz. 

Şurası kesin: Sadece heyecan yetmiyor, kalıcı olmuyor. Heyecan, bilgiyle takviye edilmedikçe, geçici oluyor. Atalarımızın, bu şehri ne zorluklarla aldığını öğrenmek, ona göre de kıymetini bilmek gerekiyor.

Resmi tarih, atalarımızın çektiği çileyi tam olarak yansıtmasa da Hıristiyanların kaleminden çıkan satırlar, bu acıyı gözler önüne seriyor. Gustave Schlumberger’in İstanbul Düştü isimli kitabı, bu anlamda, önemli bir kaynaktır. 

Kuşatmaya şahit olan Vakanüvis Barbaro’nun şu satırları, hepimize ders olsun: “Türkler, bilhassa Türk Padişahı’nın hiçbir çeşit ölümden korkmaz askerleri olan Yeniçeriler, surların dibine kadar gelip karakol muharebeleri verdiler. Bunlar, muharebeye vahşiler gibi koşuyorlardı, içlerinden birkaçı ölecek olursa, yerlerine hemen başkaları seğirtiyor, ölen arkadaşlarını omuzlarına yükleyip götürüyorlar, surun altında bulunduklarına ehemmiyet bile vermiyorlardı. Bizimkiler, surlardan, bunlara piştov ve tatar oku atıyorlar, arkadaşlarının ölülerini götürenleri öldürüyorlardı. O zaman iki ceset üst üste yıkılıyordu, fakat derhal başka Türkler koşup geliyor, bu ölenleri alıp götürüyordu; hiçbirisi ölümden korkmuyordu. Surun dibinde serili bir tek Türk cesedi bırakmak gibi yüz kızartıcı bir duruma düşmemek için, gerekirse on Türk’ün ölmesini tercih ediyorlardı.” (Sayfa 122-123)

İstanbul’un fethinden bahsediyorsak, önce şunu bilmeliyiz: Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u kuşattığı zaman, karşısında sadece Hıristiyanlar değil, Şehzade Orhan liderliğindeki Türkler de vardı. Buna karşılık, İstanbul’u kuşatan Osmanlı ordusunun saflarında, hatırı sayılır miktarda Sırp, Alman ve Macar bulunuyordu. Ayrıca Sultan Mehmed’in en büyük toplarını, Macar ustalar dökmüştü. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kosova’da kaç kişiyiz? 17 Nisan 2024 | 166 Okunma Bayram-ı Şerif Mübarek Olsun! 10 Nisan 2024 | 70 Okunma Bu da geçer ya Hû 03 Nisan 2024 | 178 Okunma Abdullah Sidran için... 27 Mart 2024 | 66 Okunma Dünyanın en büyük gecekondusu: İsrail... 20 Mart 2024 | 124 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar