İşte başkan: Önce idam, sonra savaş

Referandum gecesi Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Huber Köşkü önünde biriken kalabalığa seslendi. Atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini ilan etti. Yani hileyle de olsa...

Referandum gecesi Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Huber Köşkü önünde biriken kalabalığa seslendi. Atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini ilan etti. 
Yani hileyle de olsa, YSK desteğine de dayansa “Ben bu referandumda evet’ikaptım ağam” demeye getirdi. 
Zaten “büyük” devlet adamları böyle incelikli cümleler kurarlar:
Atı alan Üsküdar’ı geçer; eleştiriler onun külahına anlatılır, Bor’un pazarı geçer, eşek Niğde’ye sürülür, “Sen kimsin yav” diye sorulur, “Haddini bil” diye horozlanılır falan filan... 
Baktı ki CHP de, MHP muhalifleri de kitlesel bir protesto dalgası yükseltip mesela YSK’nin kapısına dayanmaya filan kalkışmayıp mızmız itirazlarla yetiniyor, iyiden iyiye kendine güveni arttı. 
Sıcağı sıcağına “Başkanlık programı”nın önceliğini Huber Köşkü önünde açıklayıverdi: 
- Bundan sonra ilk işimiz idam... 
Ertesi gün Ankara’da Saray bahçesinde toplanmış yığma kalabalığa seslendi. 
Başkanlık programının ikinci önceliğini açıkladı: 
- Fırat Kalkanı bizim son değil, ilk operasyonumuzdur. 
Yani? 
Yani gelecek günlerde çiçeği burnunda, meşruluğu kara gölgeler altındaki “Başkan”ın atacağı ilk adımlar kendi ağzından ilan edildi: 
“Yurt içinde idam, yurtdışında savaş!..”

***

“Başkan’ın acil programı”nı salt “İşte siyasal İslamın Türkiye’yi sürükleyeceği yön de, yer de, durum da belli oldu” diye tanımlamak doğru ama eksik olur. 
Tamam, idam “kan kültürü” ile yoğrulmuş, bilinci biçimlenmiş “Başkan” için adeta bir tutkuya dönüşmüş. Ancak salt bir tutku değil, aynı zamanda onun oligarşik yönetimine direnişin uç yöntemlerini kullanmaya yönelecekleri hedefleyen etkili bir tehdit de. 
Başkan’ın hesabı, demokratik direniş yöntemlerinin gelip sınıra dayandığı, barışçıl çözüm umutlarının gömüldüğü koşullarda şiddete yönelebilecek kesimler ve kişiler için caydırıcı bir tehdit üretmek. 
Bunun çağdışı bir cezalandırma yöntemi olduğu, caydırıcı etkisinin olmadığının defalarca kanıtlanmışlığı onun umurunda değil. Kendi deyimiyle “Siz onu benim külahıma anlatın” diyecektir. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.827 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.356 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.318 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.225 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.773 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar