Yolculuk devam ediyor, hâlâ
Hayata teşekkür ediyorum, bana tüm verdikleri için. Sahneye çıktığım her an benim için büyük bir mutluluk oldu. Bir daha çıkamayacakmışım gibi sarıldım ona, sonuna kadar keyfini...
Hayata teşekkür ediyorum, bana tüm verdikleri için. Sahneye çıktığım her an benim için büyük bir mutluluk oldu. Bir daha çıkamayacakmışım gibi sarıldım ona, sonuna kadar keyfini yaşadım. Böyle geçti şu yeryüzünde bana tanınmış olan süre. Dilerim böyle devam eder sonuna kadar. Çünkü yolculuk devam ediyor. Hâlâ”.Bu cümleler bitip de “Dostların arasındayız / Güneşin sofrasındayız” şarkısı eşliğinde jenerik akmaya başladığında fark ettim yerimde çakılıp kaldığımı. Bir buçuk saat bir masalın içinde gezinmişim, zamanın geçtiğini fark etmemişim. 1930’ların sonunda başlıyor masal, İstanbul’da. Kahramanımız daha çocuk yaşta fark ediyor ki ait olduğu yer sahne, gerçek hayat onun için orası. Ama sınıf ikincisi olduğunda “Neden birinci olamadın?” diye soran babası “Oyuncu mu olmak istiyorsun? Bu evde mümkün değil” deyince üniversiteye gidip psikoloji diploması alıyor eline, özgürlük belgesi niyetine.Öğrenciyken amatör olarak başlayan oyunculuk macerası hızla tiyatronun büyük ustalarıyla sahneyi paylaştığı, giderek kendi tiyatrosunu kurduğu, kendi sözünü söylediği, kendi oyunlarını sahnelediği bir “hayat memat meselesi”ne dönüşüyor. Bu yani, onun bu dünyada bulunma sebebi bu. Bir görevi var....