Dobra, tavizsiz, riyasız
İnsanlar öldüklerinde arkalarından söylenecekleri önceden görebilselerdi biraz daha özenli atabilirlerdi adımlarını diye düşünüyorum bazen. Billur Kalkavan kalanlara hayatta neyin – nelerin değerli olduğunu...
İnsanlar öldüklerinde arkalarından söylenecekleri önceden görebilselerdi biraz daha özenli atabilirlerdi adımlarını diye düşünüyorum bazen. Billur Kalkavan kalanlara hayatta neyin – nelerin değerli olduğunu düşündürecek şekilde gitti bu dünyadan. Nasıl anılmak isterim? Ne bırakmak iyi olurdu geride? Büyük bir servetse, onun taşınabilir olmadığını biliyoruz. İşte çok başarılı olmak, göz kamaştırıcı bir kariyer inşa etmek? O da hayatından, zamanından vererek ödediğin bedel ölçüsünde gelip geçici. Hırsın, yoluna çıkan engelleri devirme becerin, başarılı olacağım diye ezip geçtiklerin için hayırla anılmıyorsun hiç, bu da kesin. Bu dünyada bırakabildiğin iz, başka hayatlara saygıyla, sevgiyle, merhametle dokunabildiğin kadar. İnsan kadar doğaya, kediye, köpeğe, kuşa, ağaca, havaya, suya duyduğun saygıyla doğru orantılı. Eğer başkalarının ne dediğine kulak asmadan, kendi doğrularına göre, tavizsiz ve riyasız da yaşayabilmişsen, sana tanınan zamanın, dünyaya insan olarak gelmiş olmanın hakkını vermiş oluyorsun.Billur Kalkavan kendisini ilk tanıdığımız yıllardan itibaren o “tavizsizliğin” vücut bulmuş hâli gibiydi. Köklü ve zengin bir ailenin “prensesler gibi” büyütülmüş kızı olarak...