Boyun eğmeyen bir kadının portresi
2016 yılında yazdığım bir yazıda “Madem erkek yazar ve yönetmenler daha çok hemcinslerini yazıp anlatabiliyor, filmlerine iliştirdikleri kadın karakterler de ‘olmasaydı daha iyiydi’ dedirtiyor, bize kadın senarist...
2016 yılında yazdığım bir yazıda “Madem erkek yazar ve yönetmenler daha çok hemcinslerini yazıp anlatabiliyor, filmlerine iliştirdikleri kadın karakterler de ‘olmasaydı daha iyiydi’ dedirtiyor, bize kadın senarist ve yönetmenler lazım” gibi bir ifade kullanarak yeni üç filmden ve onların yönetmenlerinden söz etmişim. “Ana Yurdu” (Senem Tüzen), “Toz Bezi” (Ahu Öztürk) ve “Kasap Havası” (Çiğdem Sezgin).Başrolleri Şenay Gürler ile İnanç Konukçu’nun paylaştığı “Kasap Havası” terzi Leyla’nın kendisinden hayli genç taksici Ahmet ile yaşadığı, o dar çevrede hayat hakkı tanınması zor aşk çerçevesinde bir kadının erkek egemen toplumun yargıları, kuralları, dayatmaları karşısındaki sıkışmışlığını anlatıyordu. Sadece odağında kadın olan hikâye değil belli bir yaş üstü kadın karakter de sinemamızda nadir bulunan bir şey olduğu için ayrı bir yeri vardır “Kasap Havası”nın bende. Bu nedenle de Çiğdem Sezgin’in yeni filmi “Suna”yı merakla bekliyordum. Seyir Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Ayvalık Film Festivali’nde görme fırsatı buldum. Film Adana Altın Koza Film Festivali’nden Seyirci Ödülü alıp ayağının tozuyla Ayvalık’a gelmişti.Filme adını veren Suna da sinemamızda anlatılmasına...