‘80’lerden bir büyüme öyküsü
10 yaşlarındaki Elif teybe bir Ferdi Özbeğen kaseti koyup play’e basarken, “Hani büklüm büklüm boynunda” diyen ses odaya yayılırken, iki cümlede bir durdurup kargacık burgacık harflerle şarkının...
10 yaşlarındaki Elif teybe bir Ferdi Özbeğen kaseti koyup play’e basarken, “Hani büklüm büklüm boynunda” diyen ses odaya yayılırken, iki cümlede bir durdurup kargacık burgacık harflerle şarkının sözlerini yazarken, kaçırdığı yeri başa alıp tekrar çalarken kendi çocukluğum geldi gözümün önüne. Aynı böyle bir şarkıya kafayı takıp defalarca dinleyen, sözleri ‘şiir defterleri’ne yazan, ezberleyip söyleyen, üstelik Ferdi Özbeğen’i de çok seven bir çocuktum. Beyoğlu’nda bir sinemada Gülşen Bubikoğlu ile oynadığı “Tanrıya Feryat” filmine götürülmüş, kendisini orada keşfetmiş ve bir daha hiç vazgeçmemiştim. ‘80’li yıllar. Filmdeki gibi.Sonra aynı bu filmdeki kız gibi kokulu silgim vardı, burnumdan eksik etmediğim, tırnağımla düzeltip defter arasında sakladığım renkli çikolata yaldızlarım, pencereden bayrak törenini izlediğim ilkokul bahçesi ve perdeye dolanarak eğlenme huyum. Beraberinde annemden yediğim “koparacaksın kızım” azarı.Bir film “bir büyüme filmi” diye tanımlandığında genelde biraz mesafe alabiliyorum çünkü her büyüme öyküsü kişiye özeldir bence. İzleyene uzak gelmesi son derece mümkündür. Ama içinde “Ablam”daki gibi tanıdık kokular, tanıdık duygular bulursan da yıllar...