Darbeci kaybetti, ama demokrasi kazanmadı

Hep şu teraneyi duymaktan, artık bıktım: - 15 Temmuz’da, darbe önlendi, demokrasi kazandı. Evet 15 Temmuz’da darbeci kaybetti. Ama demokrasi yine de kazanmadı. 15 Temmuz’un demokrasi açısından özeti şudur: 15...

Hep şu teraneyi duymaktan, artık bıktım:
- 15 Temmuz’da, darbe önlendi, demokrasi kazandı.
Evet 15 Temmuz’da darbeci kaybetti. Ama demokrasi yine de kazanmadı.
15 Temmuz’un demokrasi açısından özeti şudur:
15 Temmuz’da darbe önlenemeyip darbeciler başarıya ulaşsalardı, ne olacak idiyse o olmuştur.
İnsanlar, hukuksuz şekilde işlerinden atılmışlar, aç biilaç sokakta bırakılmışlar, eşler kocalar adına, yaşlı kadınlar, çocukları, damatları yerine rehin tutulmuşlar, koşulları olmadığı halde insanlar tutuklanmışlar, yargıda o mollaların adamlarının yerine bu mollanın adamları ikame edilmiş, cezaların kanuniliği ve şahsiliği ilkesi çiğnenmiş, hukuksuzluk ve zulüm alıp başını gitmiştir.
Kısacası, darbe başarıya erişseydi, ne olacak idiyse, hepsi veya çoğu olmuştur. Bir tek, laik devletin kalan son kalıntılarının da hızla din devletine evrilmesi yolundaki bayrak koşusunda, bayrağı taşıyan koşucu değişmiştir.
Laik demokratlar açısından da, her iki koşucunun arasında bir fark yoktur, her ikisi de amok koşucusudurlar.

***

Yalnız ikinci amok koşucusu birincisini, hain, kendisini de demokrasi şampiyonu ilan etmiş ve işin ilginç yönü de bir kısım insanları ve kimi “arka bahçeleri” de buna inandırmıştır.
Böylelikle Türkiye’de, diktanın, baskı ve zulmün, demokrasi olarak kabul edilip sokak gösterileriyle kutlandığı dönem başlamıştır.
Bugüne kadar her şeyi görmüş olan garip ve yalnız ülkemin görmediği bir tek bu kalmıştı. Onu da gördü.
Siyasi iktidar, herkesi darbeye karşı milli birlik ve beraberliğe çağırdı, demokrasi nutukları attı.
Bu algıya karşı çıkmak mümkün olmadığından, ana muhalefet de, bir süreliğine mecburen uydu.
Devlet Bahçeli’nin işlevi zaten hep Tayyip Bey’in stepnesi olmaktı. O da onun gereğini yerine getirdi.
Türkiye’de son seçimlerde 6 milyon oy alan HDP yok sayıldı, o demokrasi dayanışmasına çağrılmadı.
Fark etmezdi de.
Çünkü iktidarın söylemi ve eylemi birbirine uymadığından, onunla, kalıcı olarak demokrasi kıblesine saf tutmak söz konusu olamazdı.
İktidarın söylemi demokrasi, eylemi diktaydı.
Söylem özgürlüktü, eylem esaret.
Söylem adaletti, eylem zulüm.
Bu durum bir kısım vatandaşa dünyayı dar ederken, bir kısım vatandaş için hiç fark etmiyor, sokaklarda sucuk ekmekli demokrasi ve özgürlük kutlamaları yapılıyordu.
Burada sorulacak soru bunun gaflet mi, dalalet mi, yoksa ihanet mi olduğuydu.
Hoş bunlardan biri veya öbürü olması da çok fark etmiyor, hangisi olursa olsun aynı sonuca varılıyordu:
Demokrasiye karşı ulusal birlik ve beraberlik.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi insan 19 Mart 2024 | 629 Okunma Laiklik nedir? 06 Mart 2024 | 188 Okunma Yıldönümü 03 Mart 2024 | 87 Okunma Aslında biliyorlar 01 Mart 2024 | 68 Okunma Vatan nöbeti 27 Şubat 2024 | 279 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar