Kara kışa dair…
Karar Gazetesi Yazarı Alaattin Karaca'nın bugünkü (30.01.2022)'' Kara kışa dair…'' başlıklı yazısı.
Kış geldi mi? Güya geldi, ama kar, yağmur yok!
Bu hafta Cesare Pavese’in “Hapishane”sini okumuştum, dişe dokunur bir şey bulamadım, arşivimde gezindim, eski kışlara dair yazılara takıldım. Severim eski gazeteler arasında dolaşmayı. Evvelâ Cemal Yener’in “Tarih Boyunca İstanbul’un Kışları”nı okudum. Yener, İstanbul’da kayda geçen şiddetli kışın önce M. 259’da sonra 755’te olduğunu yazmış.
Karadeniz, Boğaz, Üsküdar’la Galata arası donmuş, uçamayan kuşlar elle tutulmuş. Bizans devrinde 763’te bir şiddetli kış daha vuku bulmuş. Kayıtlara göre Boğaz’da buzun kalınlığı 13 metre olmuş.
Reşat Ekrem Koçu ise “Kara Kış” başlıklı yazısında İstanbul’da en şiddetli kışın 1621 yılının İkincikânun’unun 24’ünde olduğunu, şehre tam 15 gün durmadan kar yağdığını naklediyor. Soğuk o kadar şiddetliymiş ki Haliç, Boğaziçi baştan başa donmuş. Galata’dan İstanbul’a, Hasbahçe’den Kireçkapısı’na insanlar yaya olarak buz üstünde geçmiş. Şehirde fiyatlar müthiş artmış. O kışa şairler tarih de düşürmüşler. Biri de Haşimi Çelebi. Şöyle söylemiş:
“Stambulla Üsküdar arası dondu kış katı oldu
Geçer her canibe âdem yürür havf etmeyip...