İstanbul’daki insani terör

İstanbul'un sahibi yok! Kime sorsanız ben İstanbulluyum demiyor. Sivaslıyım, Maraşlıyım, Trabzonluyum, Edirneliyim diyor. Oysa ki bu şehirde yaşıyor, kazanıyor, harcıyor, ürüyor ve ölüyor. Anadolu'dan...

İstanbul'un sahibi yok! Kime sorsanız ben İstanbulluyum demiyor. Sivaslıyım, Maraşlıyım, Trabzonluyum, Edirneliyim diyor. Oysa ki bu şehirde yaşıyor, kazanıyor, harcıyor, ürüyor ve ölüyor. Anadolu'dan İstanbul'a akan nüfusun mezarlığıdır bu anlamda İstanbul! Belki çoğumuz aslen filan memleketten olmamıza rağmen belki İstanbul'da doğmuşuzdur ama her nedense İstanbul'da yaşamamıza ve İstanbul'u “sevmemize!” rağmen İstanbul'u yeterince benimsemiyor ve sahip çıkmıyoruz.

Peki İstanbul'u sevmek nasıl olur? İstanbul'u sevmek yek diğerinin hakkına saygı göstermek ve bu şehirde sadece kendisinin yaşamadığını anlamakla olur. Köyde yaşadığımız hayatın aynısını bütün kurallarıyla büyükşehire taşıdığımızda şehir bir süre sonra köy ya da kırsalın kurallarının hüküm sürdüğü bir yer haline geliyor. Taksici, traktörünü harmanına park eder gibi kocaman caddenin ortasında durup yolcu alıyor! Arkada upuzun kuyruk! Minibüsçü köyündeki çöplüğe tükürür gibi şarp diye yere tükürüyor! Kadıköy'de tren garına yakın olan minibüs duraklarında, 50 metre ötede tuvalet olmasına rağmen minibüs şoförleri duvara bevlediyorlar, hem de milletin gözünün önünde! Gözlerimle şahit oldum, utandım! Öte yandan çocuk, eline çakıyı almış caminin mermerlerini kazıyor, kimse sesini çıkarmıyor. Oysa ki köyündeki ilk okulun camını kırsa “filanın oğlu okulun camını kırdı o yaptırsın” denir ve oluşan sosyal baskıyla zarar telefi edilir. Ama söz konusu mekanlar İstanbul'da olunca, nedense kimse gıkını çıkarmıyor! Şehir bir ara otopark mafyalarının, değnekçilerin elindeydi. İSPARK sayesinde bundan büyük ölçüde kurtulduk. İstanbul megaköy olarak yoluna devam ediyor. Şehirleşememiş kitleler sayesinde “şehir kültürü” yerini “maganda” ve “apaçi” kültürüne bırakıyor. Adama “neden böyle yapıyorsun güzel kardeşim” diyorsun, uyarıyorsun, sana ana avrat küfrederek mukabele ediyor!

Bazı yanlış sosyal davranış biçimleri eğitimle düzeltilir, yıllar alır, birkaç kuşağın Karacaahmet'te yerini alması beklenir. Bazı yanlış davranışlar da cezalandırmayla önlenir. Ama caydırıcı cezalarla! Öyle laf olsun kabilinden kesilen cezalarla değil.

Şimdi buradan yerel yöneticilere sesleniyorum. Oy kapmak için topluma yalakalık yapmayı bırakın da gerçeği görün. Bu kaosun altında bir gün ezilir kalırsınız. Kentleşmeye dönük kültürel içerikli programları özellikle çocuklar ve gençler için devreye sokmanız lazım. Diğer taraftan utanmadan milletin gözünün önünde o duvara işeyen minibüsçüye birkaç esaslı uyarıdan sonra devam etmeleri halinde sağlam bir ceza yollayın, bak bir daha yapıyorlar mı! Eğer yoksa mevzuatta, mevzuata alınmasını sağlamak lazım. Türkiye'de kamu otoritesinin etkisini hissettirmesinde boşluklar, suiistimaller ve vurdumduymazlık var. Merkezi idare ve yerel yönetimlerin caydırıcı cezalar üzerinde çalışması lazım. Ama siyasette ideal olan, doğru olan, üzerine değil de oy kaygısıyla toplumu okşama riyakârlığında olduğu için bugün bunu beklemek, belki de yersiz olur!

***

Muhafazakâr belediyecilik hangi alanda sınıfta kaldı?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Karşılıksız aşk ve siyasetin sitcom’u 01 Ağustos 2020 | 216 Okunma Bu zamana kadar neredeydiniz? 30 Ağustos 2018 | 153 Okunma Memlekete Dolar, Euro, Yuan, Ruble, Dinar Akıtacaksak 22 Ağustos 2018 | 7.087 Okunma Sarışın Şeytan (D.T) ve Ortakları: 'M.L, M.S, G.S' 15 Ağustos 2018 | 5.207 Okunma Aptal ABD ve Aptal Uşakları! 08 Ağustos 2018 | 225 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar