İslam bir sığınak değildir!

İslam, sadece maneviyatına kaçılacak, dünyanın bütün cefası karşısında bir mağara olarak sığınılacak bir din değildir. İslam’ı hayatın dışına atıp hayatın...

İslam, sadece maneviyatına kaçılacak, dünyanın bütün cefası karşısında bir mağara olarak sığınılacak bir din değildir. İslam’ı hayatın dışına atıp hayatın kendisini başka inanışlarla, başka ideolojilerle, başka telakkilerle, başka anlayışlarla doldurursanız, bu İslam’a değil sadece Müslümanlara zarar verir. Allah’ın dini bâkidir, kıyamete kadar koruyucusu da Allah’tır. Vaktâ ki kendisine inanan tek bir kul kalsa dahi.

Şimdi gelelim neden böyle bir konuya temas ettiğimize... İslam’ı hayatın dışına atan anlayışa göre din, sadece insana manevi rahatlama sağlayan, dünyanın kirlerinden insanı koruyan, dünyanın cefası karşısında rehabilite olunacak  bir kurum olarak algılanabiliyor. Tek başına bu görüş, İslam’a büyük bir haksızlıktır, Allah ve Resulü’nün somut hayata dair emir ve yasaklarını, kural ve kaidelerini hayatın dışına atmak, en kötü ihtimalle işin bu boyutuyla ilgilenmemektir. Nefs terbiyesi, riyazet elbette önemlidir, gereklidir. Ancak Budizm’de olduğu gibi tamamıyla terk-i dünya ederek bir rahip gibi hayatın dışına çıkmak, İslam’ın insanlığa sunduğu mesajı algılamamış olmak demektir. En basit söyleyişle İslam, bir hayat dinidir. Bütün veçheleriyle hayatın içine gelmiştir, insanın ve insanlığın hayatını kuşatır.

İslam’ın Eylemsel/Dinamik Boyutu

Din; ekonomiye, sanata, siyasete, ibadete, itikada, amele, kalbe, yani somut ve somut olan her şeye dair genel kaideler koyar. Hayatın her noktasında bizden bu kaidelere riayet etmemizi ister. Bu kaideler bazen bir şey üzerinde sabit durmayı hatta ısrarı emrederken bazen de bir şeyleri değiştirmeyi ister. Din bu yönüyle hayatın hem statik, hem de dinamik olan tarafıyla meşgul olur. Namaz, emredildiğinden bu yana dini sabit kaidelerinden birisidir. Kıyamete kadar da öyle olacaktır. Mesela namazı (haşa) kaldırıp yerine başka bir şey ikame edemezsiniz. Dinin sabiteleri bu anlamda dokunulmazdır, şer’i hükümlerle zırh altına alınmıştır. Bir de dinin dinamik boyutu vardır ki insandan hem kendi nefsinde hem de dış dünyasında bazı değişiklikler yapmasını ister. Bu alan statik değildir, alabildiğine eylemsel ve alabildiğine dinamiktir. Mesela nefsi kontrol altına almak, şeytanla daimi olarak mücadele etmek, şeytana ve hilelerine teslim olmamak insanın iç dünyasındaki manevi dinamizm alanlarıdır. Dinin bir de insanın dış dünyasındaki dinamizmine temas eden tarafı vardır ki o da mesela faizle mücadele etmek, adaleti ayakta tutmak, akrabaya yardım etmek, zulme karşı cihad etmek, haksız kazançla, servet temerküzüyle mücadele etmek bunun önüne geçecek tedbirleri almak ve buna benzer pek çok konu insanın toplumsal plandaki sorumluluklarına yani dinin somut hayatın içindeki etki alanına işaret eder.

Din hayatımızın neresinde?

Şimdi biraz daha derin kazalım. Mesela ekonomik hayata ilişkin din ne söyler? Bazılarına göre din, beş vakit namaz, abdest, oruç ve gücü yetene zekat, hacdır, din dünyalık işlere karışmasa daha iyi olur. Bazılarına göre din, sadece Allah’la kul arasında bir vicdan meselesidir. Öyle çok ibadete filan da gerek yoktur, kişi laik bir varlık olarak sadece inansa ve vicdanını temiz tutsa yeter. Kimine göre de din tamamıyla sosyal hayattan çekilmeli, insan, dünyalık işlerini aklıyla, bilgisiyle, bilimle, fenle çözmelidir. Oysa ki hakikat bunlardan hiç birisi değildir. Evet din –ki burada özel anlamıyla İslam– hem bir inanç sistemi, hem bir kalp ve vicdan işi, hem de insanın hayatının her veçhesi için söyleyecek sözü olan bir yaşam sistemidir. Mesela İslam ekonomiyle ilgilenir. Neden? Çünkü İslam’ın pek çok ilkesi somut hayatın içine nüfuz edecek şekilde tasarlanmıştır. Vahyin bir gayesi insanı bireysel terakki ile Allah’a yaklaştırmakken, diğer gayesi insanı toplum içinde adil ve hakkaniyetli bir düzen kuracak varlık haline getirmektir. Yani dünyalık işler için İslam insanı yalnız başına bırakmaz, onun eline ilkeler, kaideler, emirler, yasaklar ve tavsiyeler verir. Meseleye bu perspektiften baktığımızda mesela Müslüman’ın iktisatla olan ilişkisi ne olmalıdır? Müslüman’ın siyasetle ilişkisi ne olmalı, nasıl olmalıdır gibi özel ve ehemmiyetli sorular çıkar karşımıza! Bugünün insanını en çok ilgilendiren hayati bir alan olarak iktisat konusunda Müslümanlar nasıl bir tavır almalılar? Piyasa ile, kapitalizmle, sermaye ile, mal ve dünyalık ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? Kurulu iktisadi sistemin tamamıyla dışında kalmak pratik olarak mümkün olmayacağına göre mesela bugünün kapitalist dünyasında nasıl davranmamız gerekecektir? Şunun hakkını vermek yerinde olacaktır ki, Müslümanlar bu dönemde para, mal, piyasa ile olan ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtacak düşünsel ve eylemsel adımları atmadıkları müddetçe hem dünya ile olan ilişkilerini hem Allah’la ile olan ilişkilerini hem de Ahiretle olan ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtamayacaklardır. Bir taraftan aç bırakılmış, sefil bırakılmış, geçim derdine düşürülmüş, üç kuruşun gözüne baktırılan insan kitleleri büyük kapitalistlerin tam anlamıyla kulu, oyuncağı haline gelmişken öbür tarafta bu gayr-i adil ve evrensel hakkaniyet kurallarına dahi uymayan bu vahşi kapitalist düzeni kuranlar büyük servetler üzerinde oturarak dünyanın kaderini belirlemeye devam ediyorlarsa burada şu soruyu sormak gerekecektir: Nereye gidiyoruz? Gelecekte nerede olacağız? Sistemin efendileri ile köleleri arasındaki ilişki nereye yürüyor? Zalim, vahşi, gayr-i adil kapitalist sisteme köle olmaya devam mı edeceğiz, bu sistemin değişmesi için çareler arayacak mıyız? İçinde boğulup kaldığımız faizci düzeni nasıl değiştireceğiz? Ekonominin kurallarını belirleyen küresel egemenlerin varlığından son derece memnuniyet duydukları finans, faiz, borsa gibi soyut iktisadi ilişkilere karşılık gelen kurumlarla ilgili düşüncelerimiz neler?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Karşılıksız aşk ve siyasetin sitcom’u 01 Ağustos 2020 | 216 Okunma Bu zamana kadar neredeydiniz? 30 Ağustos 2018 | 153 Okunma Memlekete Dolar, Euro, Yuan, Ruble, Dinar Akıtacaksak 22 Ağustos 2018 | 7.087 Okunma Sarışın Şeytan (D.T) ve Ortakları: 'M.L, M.S, G.S' 15 Ağustos 2018 | 5.207 Okunma Aptal ABD ve Aptal Uşakları! 08 Ağustos 2018 | 224 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar