‘Güncellenme’ deyince...

Karar Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren'in bugünkü (12.04.2022)''‘Güncellenme’ deyince...'' başlıklı yazısı.

Benim “İslam’ı azaltma operasyonu” diye tanımladığım 28 Şubat günleriydi. “Dini alan” baskı altındaydı. O günlerde bir Karadeniz ilçesinde kaymakam Hazreti Ömer’in adaletinden bahsedip, günün uygulamalarını eleştiren vaizi çağırıp “İslami konuları güncellemeyin” uyarısı yapmıştı. “Bunları geçmişte yaşanmış olaylar olarak aktarın, günümüzü eleştirmek için ya da günümüzde uygulanması talebiyle bahsetmeyin” demek istemişti.

“Güncelleme”nin bir böyle yanı vardı.

Bir de “evet “Reform” talebi ile buluşan bir yanı vardı. Nitekim öyle bir anlama çekilme boyutu bulunduğu için Cumhurbaşkanı’nın “güncellenme” ile ilgili sözleri eleştirilmiş, o da savunma ve karşı tarafı suçlama sadedinde şunları söylemişti:

“Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hoca efendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın”

Ben böyle cümleler kurmam. “İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız” gibi cümleler ise, bugün mesela CHP’li bir siyasetçinin ağzından çıktığında sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri ile ”tefe konulur.”

“Dinde reform” din üzerinde operasyonu hedefleyen zamanların sloganıdır. O ayrı bir bahis.

“Dini bugün, bugünün bilgileri ile anlamak” gibi bir meselemiz yok mu, var. Yeni sorular var, onlara cevap bulmak gibi bir meselemiz yok mu, var. Ben onu bile “Güncelleme” diye tanımlamam.

Pazar günkü yazıma, bu yazıyı yazdığım ana kadar 200 yorum gelmiş. Yorumları okudum. Bir kere okuyucularımın bir konuyu tartışma kalitesi adına büyük memnuniyet duydum. Eminim okuyucularım, benim yazımdan ayrı olarak kendi aralarındaki tartışmalarla da önemli bir düşünce alış - verişi içinde bulunmaktadırlar. Ben de ortaya konan düşünce çeşitliliğini görerek yepyeni değerlendirme alanları bulunduğuna kanaat getirdim.

Benim yazımın başlığı – konusu “İslâmî ilimlerin güncellenmesi” idi. “İslam’ın güncellenmesi” değildi. Bu farka dikkat etmeyen ve benim “savrula savrula buraya kadar geldiğime hükmedip yargılayan” okuyucularım, iktidara kol – kanat germek adına hangi konuları nasıl ıskaladıklarını bir kere daha düşünsünler isterim. “İslam’ın izzeti”nin herkesten ve her kurumdan öncelikli olduğunu unutmamak lazım. “Hacı bakkal”ın terazisinin yanlış tartmasının İslam’a bir “temsil bedeli” ödettiğini biliriz de, bir siyasi kadronun söylemi ve eylemiyle İslam’a bedel ödetip ödetmediğini görmekten kaçınırız. Çünkü o siyasal kadro bizim için “İslam’ın izzeti”nin önüne geçen ayrı bir kudsiyet kazanmıştır. Bir kısım “bizler” siyasal kadronun temsil ettiği hüviyetle herkesi “İslam açısı”ndan yargılarız, dışlarız, mahkum ederiz de, siyasal kadronun eylemlerinin İslam’la ilişkisinin sağlıklı olup olmadığını görmek istemeyiz. Mesela, yaşanan ekonomik türbülansın bütün yükünü “Nass”ın üzerine yıkmanın nasıl bir bedel olduğunu düşünenimiz var mı?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomide geldik “dipsiz kuyu”ya... 28 Mart 2024 | 2.781 Okunma Yarı yarıya düşüş işaret mi? 26 Mart 2024 | 6.667 Okunma Gazze için bir şey yapamama hali 24 Mart 2024 | 802 Okunma İstanbul için farklı bir kayyım formülü mü? 22 Mart 2024 | 1.320 Okunma Bahçeli buralara nasıl geldi? 21 Mart 2024 | 5.566 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar