Ukrayna’ya yazık ettiler!
“Ukrayna-Rusya Savaşı” sonsuza kadar devam etmeyecek. Eninde sonunda her şey savaş biter. Mart 2022’de Türkiye’de başlatılan barış görüşmeleri devam etmiş olsaydı, bu savaş Ukrayna için çok daha az kayıpla son bulabilirdi. ABD ve İngiltere’nin iyi niyetten yoksun baltalamaları sebebiyle Volodimir Zelenski görüşmeleri devam ettirme iradesi gösteremedi. Zelenski “ Minsk Anlaşmaları ”nı yerine getireceği vaadiyle, büyük bir halk desteğiyle iktidara gelmişti. Zelenski bunu yapamadı veya yapmadı. Ukrayna,
“Ukrayna-Rusya Savaşı” sonsuza kadar devam etmeyecek. Eninde sonunda her şey savaş biter. Mart 2022’de Türkiye’de başlatılan barış görüşmeleri devam etmiş olsaydı, bu savaş Ukrayna için çok daha az kayıpla son bulabilirdi. ABD ve İngiltere’nin iyi niyetten yoksun baltalamaları sebebiyle Volodimir Zelenski görüşmeleri devam ettirme iradesi gösteremedi.
Zelenski “Minsk Anlaşmaları”nı yerine getireceği vaadiyle, büyük bir halk desteğiyle iktidara gelmişti. Zelenski bunu yapamadı veya yapmadı. Ukrayna, ABD’nin Rusya ile “vekalet savaşı”nın bir unsuru oldu. Almanya ve Fransa ise “Minsk Anlaşmaları”nın arabulucularıydı. Almanya Başbakanı Angela Merkel siyasetten el etek çektikten sonra “Minsk Anlaşmaları”nın Rusya’yı oyalamak ve sadece Ukrayna’ya zaman kazandırmak için yapıldığını itiraf etmişti.
Amerikalılar da 1990’da, “Sovyetler Birliği”nin dağılma sürecinde “NATO”nun Doğu’ya doğru bir milim dahi genişlemeyeceği sözü vermiştiler. NATO’ya karşı 1955’de Moskova’nın liderliğinde kurulan “Varşova Paktı” 1991’de feshedilmişti. Ancak NATO “Varşova Paktı”nın eski üyelerini de içine alarak Rusya’nın Batı sınırlarına doğru genişlemeye hep devam etti.
“Rusya-Ukrayna Savaşı”nın kök sebebi, ABD ve NATO’nun Ukrayna için de “yeşil ışık” yakmasıydı. ABD ve Avrupalı müttefikleri Ruslar’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğini de içlne sindireceklerine dair yanlış bir hesap yaptılar. Bu hesaba dayanarak Minsk Anlaşmaları’nın uygulanmasını engellemek yoluna gittiler. Oysa Ruslar Ukrayna’nın “Avrupa Birliği” üyesi olmasına bile razıydılar. Avrupalılar NATO üyesi olmayan, “AB” üyesi bir Ukrayna’nın silahlı tarafsızlığını garanti etselerdi, Avrupa ve Rusya arasında Ukrayna bir köprü bile olabilirdi.
Rusya’nın Batı’yla sorunu 18. Yüzyıldan itibaren Avrupa tarafından bir “kenar ülke” olarak görülmesiydi. Avrupa Rusya’yı hiçbir zaman içine almak istemedi. Sovyetler dağıldığında ABD ve Avrupa’nın yaklaşımıysa batan geminin mallarını paylaşmak oldu. Ruslar Batı’yla flört etmenin bir batağa dönüşmesine tanık oldular. Putin’in yükselişi bu yaklaşıma bir tepkiydi.
Rusya’nın Ukrayna’ya askerî müdahalesi 1990’lardan bu yana gelişen olaylar zincirinin son halkasıydı. Batı medyalarının sözbirliği etmişçesine tekrar edegeldikleri gibi “sebepsiz” değildi. Sebebi inkar körlüğe yol açarken, krizin giderek daha da düğümlenmesini sağladı.
ABD açısından Ukrayna, Rusya’nın olabildiğince zayıflatılması için bir araç oldu. Avrupa’nın Rusya’ya yaptırımlarıysa “geri tepki” etkisi yaptı. Yaptırımlar gündelik hayatı pahalılaştırarak Avrupa’yı ekonomik olarak kötü bir sürece soktu. Gündelik hayattaki değişim Avrupa Birliği ülkelerinde “Birliğin” köküne kibrit suyu dökecek olan aşırı Sağ partilerin yükselişine katkı sağladı. Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte ABD’nin Avrupa ve Ukrayna politikasında yaşanan değişiklik Avrupalıları daha da zora soktu. ABD bu savaştan Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini alarak kazançlı çıkmaya çalışırken Avrupa Birliği temelden çatlamaya başladı.
Ukraynalılar gibi Avrupalılar da Trump Yönetimi’nin Rusya ile başlattığı görüşmelerde “etkisiz eleman” pozisyonuna düşürüldüler. Bu pozisyona düşürülmek bile Avrupalı güçleri ayıktırmadı. Avrupa Birliği’nin eksen ülkeleri Almanya ve Fransa makul bir çıkış plânı ortaya koyamıyor. ABD Rusya düşmanlığından vazgeçerken, Avrupalılar içine sokuldukları durumdan ders çıkarmamış görünüyorlar. Eksen ülkelerde “liderlik krizleri” yaşandığı açıkça ortada.
Coğrafya kaderdir. ABD değil, Avrupa Rusya ile yan yana yaşamak zorunda. “Avrupa Birliği” kabaca 450 milyonluk nüfusuyla ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi. Nüfusu 150 milyonu bile bulmayan Rus ekonomisiyse Avrupa Birliği üyelerinden İtalya’dan aşağıda. “AB” mi Rusya’dan korkmalı, Rusya mı AB’den korkmalı? Salt bu karşılaştırma bile hem Avrupa’nın “Rus fobisi”nin temelsizliğini, hem de Avrupa’nın siyaseten tükendiğini gösterir.
Toparlamak gerekirse Trump Rusya’ya “ben Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini alacağım, sen de elindekilerle yetin. Ukrayna NATO üyesi olmayacak. Ukrayna’da hiçbir durumda ABD askeri bulunmayacak. NATO’nun Avrupalı üyeleri Ukrayna’da asker bulundursalar bile, bu NATO kılıfında olmayacak. Böyle bir durumda NATO’nun 5.Maddesi geçerli olmayacak” diyor.
Trump Yönetimi’nden gelen açıklamaların özü budur. Peki “AB” Rusya’ya, Ukraynalılara ne diyor? ‘Avrupa Birliği ailesi’ kendi içinde bile “görüş
birliği” sağlayamıyor, her kafadan ayrı
bir ses çıkıyor. Hâl böyleyken Avrupa Birliği’nin bir çözüm üretmesi pek mümkün gözükmüyor.