Kim kazanıyor?

Eskisi de, yenisi de, bütün emperyalizmler ülkelerin zaaflarından yararlanırlar. Çözüme kavuşturulamayan ihtilaflar, emperyalist güçlerin o ülkelere kıskaçlarını geçirmeleri için elverişli...

Eskisi de, yenisi de, bütün emperyalizmler ülkelerin zaaflarından yararlanırlar. Çözüme kavuşturulamayan ihtilaflar, emperyalist güçlerin o ülkelere kıskaçlarını geçirmeleri için elverişli koşullar sağlar. Çözüme kavuşması kolay birçok ihtilaf ise yöneticilerin basiretsizliği ve emperyalist oyuncuların el altından didiklemeleri sonucunda çatallanarak derinleştirilir.

20. yüzyılın ikinci yarısının neredeyse bütün çatışmaları emperyalist devletlerin arkalarında bıraktıkları sorunlar yüzünden çıktı. Bu sorunların çoğu bilinçli olarak üretilmişti. Böylece emperyalistler çekilseler bile elleri bir şekilde içerde kalmaya devam edecekti.  Emperyalist güçler tarafından çizilen yapay ülke haritaları savaşları teşvik ve tahrik edici mahiyetteydi.

Bugün dünyanın birçok bölgesinde yaşanan çatışmaların kaynağında da emperyalist güçlerin dahli var.  “Şangay İşbirliği Teşkilatı”na eş zamanlı üye oldukları anlarda bile Hindistan ve Pakistan güçleri arasındaki sınır çatışmaları devam ediyordu. Aradan 70 yıl geçmiş olmasına rağmen, İngilizlerin Hindistan’dan çekilirken bıraktıkları sorunlar hala çatışmalara yol açıyor.   Pakistan ve Afganistan arasında da İngiliz sömürge döneminden kalma bir sınır meselesi var.  Bugün Afganistan’daki çatışmaların bu ihtilaflı bölgelerde yoğunlaştığını kaydetmek gerekir. 

ABD, Çin ile rekabetinde daha iyi bir pozisyon sağlamak için Çin’le ihtilafı olan ülkeleri etrafında toplamaya çalışıyor. ABD böylece “Çin’i çevreleme” politikası izliyor.  Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi’nde başta Japonya, Filipinler, Güney Kore ve Vietnam başta olmak üzere birçok ülkeyle ihtilaflı.  Bu ülkeler tek başlarına Çin’le mücadele edemeyeceklerinden ABD’nin gücüne ihtiyaç duyuyorlar. ABD’nin Pasifikler politikası bu ihtilafların sömürülmesi üzerine bina ediliyor. Bu ülkelerin Çin’le ihtilaflarının sonuçlanmasından değil, tam aksine bu ihtilaflı halin devam etmesinden fayda sağlıyor ABD. 

ABD’nin derin devletinde büyük pay sahibi olan askeri-endüstriyel yapı, ülkeler arasındaki ihtilaflar ve çatışmalar sayesinde varlığını devam ettiriyor. Bu yapının ihtiyaçlarıyla kendi hırslı tüccar yeteneklerini buluşturan Başkan Trump, Riyad ve Abu Dabi’ye yeşil ışık yakarak “Katar krizi”nin katalizörü oldu. Washington’un bilgisi ve izni olmadan, Ortadoğu’da en büyük ABD üssüne ev sahipliği yapan Katar’ın tecrit edilmesi ve abluka altına alınması mümkün değil. Bu ülkeler kendi başlarına böyle bir karar alamazlar.

Açıkça görüldüğü gibi ‘Katar  krizi’nden en azami faydayı sağlayan ABD  oldu. Başkan  Trump Riyad’ın ardından Katar’dan da kallavi bir anlaşma kopardı.  Katar, cebine 12 milyar dolar koyarak Sam Amca’yı yatıştırma yoluna gitti.  Katar ile ablukacı devletler  arasındaki ihtilaf devam edebilir, ABD çok fazla müdahil olmayacaktır. ‘Suudi- İran gerilimi’nde olduğu gibi, Katar ile diğerleri arasındaki ihtilaflı halin devam etmesi daha fazla işine gelir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Ayı kucaklaması” sonuç verecek mi? 16 Nisan 2024 | 323 Okunma Yalancı gözler! 14 Nisan 2024 | 56 Okunma Biden cephesinde yeni bir şey yok… 09 Nisan 2024 | 42 Okunma Hep birlikte bir canavar yaptılar! 07 Nisan 2024 | 165 Okunma Bodrumdaki bomba! 02 Nisan 2024 | 281 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar