Doğurganlık meselesi (2)
Terör, doğal felaketler, ekonomik kriz, salgın hastalıklar, iç ve dış göçler, savaşlar, küresel ısınma, açlık, cehalet gibi çok önemli küresel sorunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de...
Terör, doğal felaketler, ekonomik kriz, salgın hastalıklar, iç ve dış göçler, savaşlar, küresel ısınma, açlık, cehalet gibi çok önemli küresel sorunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de özellikle kalkınmış ya da kalkınmakta olan ülkeleri derinde etkileyen yeni bir sorunla karşı karşıyayız.Dünya nüfusu 100 yıl önce 1,7 milyar; ülkemizin nüfusu da 13 milyon civarındaydı. Şu an ise Türkiye 90 milyona, dünya da 9 milyara yaklaşıyor.Peki o zaman bu panik niye?Doğurganlık azalıyor, ömür uzuyor, tüketim çılgınlığı, israf, doğa tahribatı ve en önemlisi de ucuz ve genç işgücüne olan talep dur durak bilmiyor. Bir önceki yazımızda da özellikle dile getirdiğimiz gibi doğurganlığın azalması konusunda hemen her ülkenin gerekçeleri çok farklı.Ekonomik deseniz çok önemli ayrıntı ama detaylara girdiğinizde nüfus artış oranı en zengin ülkelerde dibe vururken, en fakir ülkelerde ve bölgelerde zirveye çıkabiliyor.İşsizlik deseniz bu konuda da ülkeden ülkeye değişen gelişmeler söz konusu. İşgücü açığını yabancı ülkelerden getirdikleri “nitelikli” nüfusla kapatmaya çalışan ülke ülkelerde bile gençler evlilikten ve çok çocuktan kaçıyor. Yarattıkları sosyal sorunlar da tuzu, biberi!Eğitimle alakalı deseniz o...