Yanı başımızda, Hatay’ın hemen güneyindeki İdlib’e, topyekün bir
operasyon hazırlığı var. Tahran’daki Rusya, İran ve Türkiye zirvesi
bunu engellemek için son şanstı. Ancak AKP hükümetinin –aslında
kendi yarattığı – İdlib çıkmazını çözmek için bu son şansı da
başarısızlıkla sonuçlandı.
Dünyada ve Türkiye’de herkesin kendisini kandırdığını ilan eden
AKP’liler, bugüne kadar nedense Rusya Lideri Vladimir Putin’i
“kandıranlar” kategorisi dışında tutmaya özen
gösteriyordu. Ancak Tahran zirvesinde, İranlıların sürpriz bir
kararla, tüm toplantıyı canlı yayınlamaları ile, aslında Putin’in
de AKP’yi kandırdığı –üstelik feci kandırdığı- ortaya çıktı.
Nasıl mı?
İdlib’e sıkışmış 3.5 milyon sivilin çok büyük bölümü Esad
muhalifleri. İçlerinde 100 bin kadar, çeşitli terör örgütlerine ya
da cihatçı gruplara mensup eli silahlı militan var. Cihatçı
gruplar, Suriye’deki iç savaşın başlangıcında ülkenin her
kesimindeydiler. Ancak Rus destekli Esad ordusu ilerledikçe,
Halep’teki, Deyr-El Zor’daki, Doğu Guta’daki tüm cihatçılar tek tek
teslim olup, bulundukları bölgelerden tahliye etmeyi kabul
ettiler.
Peki bu tahliyelere kim aracı oldu? Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
açıkladığı şekilde, Türkiye aracı oldu. (Unutanlar için
hatırlatalım; 19 Ekim 2016’da bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen
şöyle demişti; “Putin ile dün akşam görüştüm, Putin’in bir
ricası oldu ve El Nusra’yı Halep’ten çıkarmak için bir çalışma
içinde olalım diye mutabakatı görüştük.”)
Kısacası, İdlib’deki Esad karşıtı cihatçılar AKP hükümetinin
yardımıyla bu bölgeye getirilip, sıkıştırıldılar. Şimdi Putin ve
Esad elele verip, İdlib’de bu grupları – ve elbette ailelerini de-
imha etmek için harekete geçmiş durumdalar.
Soru şu; İran gibi hiçbir şekilde şeffaf olmayan bir rejim, mü...