Mağrur” kelimesinin TDK sözlüğündeki
karşılığı; “Kurumlu, gururlu, kibirli, kendini beğenmiş…”
“Üç günde Şam’da namaz” merkezli söylemleri düşünürseniz, tüm bu
sıfatlar, AKP’nin Suriye politikasıyla da bire bir uyumlu.
Ancak bu “mağrurluğun” elbette
“mağdurları” da var; İdlib’de Cihatçı
teröristleri Esad’a karşı korumak için nöbet tutan Mehmetçik;
Siyasetçilerin “Ama Suriye operasyonlarında harcanan mermi
paraları…” demeçleri altında günden güne daha da fakirleşen Türkiye
vatandaşları;
Ve elbette sığınmak için Türkiye’ye kaçan Suriyeliler…
Türkiye’de 4 milyon Suriyeli sığınmacının beraberinde getirdiği sorunları konuşurken, üç başlıkta değerlendirmek gerekiyor;
* Dört milyon Suriyeli Türkiye’ye neden geldi?
* Suriyeliler için neler yapıldı?
* Ülkelerine geri dönmeleri için neler yapılmalı?
Suriyelilerin ülkeden kaçma süreci Esad yönetiminin kendi
vatandaşına ateş açmaya varan baskısı ile başladı. Ancak iş,
Türkiye’deki AKP hükümetlerinin başrolde olduğu uluslararası
“etkinlik kazanma mücadelesine” dönüşünce, Suriye iç savaş içine
düştü.
Önce Amerikalılarla ve Suudilerle -eğit/donat ucubesini kim
unutabilir- saf tutan AKP, Suriye’deki iç savaşın yön değiştirmesi
ile kendini Rusya-İran cephesine attı. Aradaki süreçte de, “nasılsa
dönecekler” diye Suriye’den gelen herkes Türkiye’ye kabul
edildi.
AKP hükümetinin ilk günlerdeki “kayıtsız kuyutsuz” açık kapı politikası -dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu “kırmızı çizgimiz 1 milyon göçmen” demişti- Türkiye’ye giren Suriyeli sayısının 4 milyona kadar çıkardı. AKP hükümetleri ilk Suriyeli sığınmacıdan itibaren gelenlere hep “geçici” gözüyle baktı. Elbette alınan önlemler de hep “geçici” oldu.
İlk gelen Suriyeliler -nasılsa sayı onbinlerde kalır diye düşünülerek- geçici barınma merkezlerine alındı. Ancak göç o kadar yoğundu ki, merkezler yetmedi. Bunun üzerine Suriyelilerin ezici çoğunluğu sınır illerine -yine kayıtsız kuyutsuz- ya da Büyükşehirlere yerleşti.