Benim spor muhabirliği ve yazarlığı yapmaya başladığım 80'li
yılların başında gazetede futbol yazarlığı, televizyon ve
radyolarda spor yorumculuğu yapmak için futboldan anlamak ve kıvrak
bir kalem ile etkileyici bir konuşma üslubuna sahip olmak
yeterliydi. Peki şimdi öyle mi?
İşini gerçekten layıkıyla yapan meslektaşlarımı tenzih ederek
söylüyorum: Futboldan anlamak artık neredeyse en sonda gelen
kriter. Peki popüler olmak, reklamlarda ve sinema filmlerinde rol
almak, kanal yönetimlerinden en yüklü paraları almak için hangi
özellikler gerekiyor? Sıralayalım:
Tarafsızlık artık pek demode bir kavram. Bir takımın koyu
taraftarı olmak gerekiyor. Hatta taraftarlık da yetmez; çığırtanı,
amigosu olmak lazım.
Sesiniz kuvvetli olacak. Öyle bir bağırıp nara atmalısınız
ki, yer gök inlemeli. Karşınızdaki ne konuşursa konuşsun,
dinlemeyeceksiniz. En önemli silahınız, desibeliniz olacak.
Oyunculuk yeteneği olmayana artık futbol yorumculuğunda ekmek
yok. Özellikle maç görüntüsünü alamayan bir programın içindeyseniz,
işi rol keserek, mizansen kurarak idare etmek durumundasınız. Bir
programda sisler içinde su falı bakacak, bir hafta sonrakine
Yeniçeri kıyafetiyle gelecek, ileriki haftalarda kına gecesi
düzenlemeye müsait olacaksınız.
En ihtiyaç duymayacağınız şey, kuvvetli bir hafıza olacak.
Sezon içinde şampiyonluk adayınızı dört-beş kez değiştirmenizin
hiçbir sakıncası yok. Yeter ki, ünlü kahin Nostradamus'u
kıskandıracak cümleler kurun.
Fazla beyin patlatmanıza da ihtiyaç yok. Canlı yayında verin
bir sosyal medya tabelası, gelen mesajları okuyun, yeter. Yani
'futbol yorumculuğu' out, 'futbol forumculuğu' in!