Geçenlerde dolandırıcılığın ülkemizde bir iş kolu, hatta sektör
haline geldiğini örnekleriyle açıklayan bir yorum yazmıştım.
Dolandırıcılık haberleri ise hız kesmiyor. Hemen her gün bültenlere
bir mağdur ya da dolandırıcılık çetesi haberi düşüyor. Yöntemlerin
ise sonu yok. Yani şu dolandırıcılık konusundaki yaratıcılık ve
hünerimizi uzay çalışmalarında kullansak, Amerikalılardan önce
Mars'a giderdik vallahi...
Ancak olay sadece kriminal bir vaka olmaktan çıkıp, toplumsal bir
ruh hastalığına dönüştü. Hepimiz, Serengeti'deki ırmaktan su içen
ceylan gibi tedirginiz. Ha dolandırıldım, ha dolandırılacağım
korkusuyla her şeye kuşkuyla yaklaşan paranoyaklara döndük. Banka
otomatlarının önünde işlem yaparken, bir yandan da etrafımızı
kontrol ediyoruz. Ortada hiçbir neden yokken telefon ve internet
üzerinden bankacılık işlemlerini kapatanlar var. Yol soran adam
bile bizim için artık potansiyel bir dolandırıcı şüphelisi. Resmi
dairelerin internet sitelerinde işlem yaparken bile tedirginiz.
Geçenlerde başka bir numaradan arayan bankadaki müşteri temsilcimin
yüzüne çat diye telefonu kapattım, o kadar yani..
Bu mesele çözülmezse, hepimiz akıl hastanesinin aynı
koğuşunda...