Geçen hafta Hürriyet'in ombudsmanı (okur temsilcisi
anlamında) Faruk Bildirici önemli bir konuya değindi. İsim vererek,
gazetesinin iki yazarı Ayşe Arman ve Sibel Arna'yı, Instagram
hesaplarını reklam mecrasına çevirdikleri için sert bir dille
eleştirdi. Gerçekten de her iki yazar da internet üzerinden yoğun
bir reklam kampanyasına girişmiş gibiydiler.
'Dileyen dilediği ürünün reklamını yapar, kime ne?' demeyin.
Eğer isminizin önünde gazeteci, haberci, köşe yazarı, haber
sunucusu gibi sıfatlar varsa, bu konuda bir 'sorumluluğunuz' var
demektir. Belki bilmiyorsunuzdur, ekrandaki habercilerin
programları devam ettiği süre içinde reklam filmlerinde oynamaları
yasaktır. Çünkü onlar 'toplumu yönlendiren fikir önderleri'
sınıfına girerler. Bu nedenle ağızlarından çıkan her kelimenin
değeri, bulundukları mevki oranında katlanır. Bir habercinin, söz
ve eylemleriyle ticari bir faaliyeti övmesi, vitrine koyması,
yağlayıp yıkaması en başta 'etik' değildir.
Sadece köşe yazarları mı? Televizyonda haber sunan bazı
isimlerin de benzer faaliyetler içinde oldukları zaman zaman
internet haber sitelerine konu oluyor. Örneğin; o akşam hangi
kolyeyi, küpeyi takmışlarsa, aynı akşam sosyal medya hesaplarında
ismiyle, cismiyle o ürünü tanıtıyorlar.