Hepimiz hayat yorgunuyuz. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz.
Savaşlar, darbe girişimleri, şiddet, taciz, tecavüz, kazalar ve
afetlerle her gün sınanıyoruz. Çoğumuz, hayatın gerçeklerini unutup
azıcık soluklanmak için ekran başına geçiyoruz ama daha fazla dert
ve kasvetle yükleniyoruz.
Sadece iki haber bültenini arka arkaya izlemek bile insana
psikolojik travma yaşatmaya yetiyor.
Okurumuz Özlem Sarıçam da ekran yorgunlarından. Duygu, düşünce ve
taleplerine hak vermemek imkansız gibi...
"Aslında konu yine dizilerle ilgili ama direkt öyle de değil. O
kadar yorucu, üzücü ve yıpratıcı günler geçiriyoruz ki; ruhumuz
artık daha yumuşak, daha keyifli şeyler arıyor. Pazar akşamı uzun
zamandan sonra ilk kez 'O Ses Türkiye'yi izledim ve güldüm. Her
şeyden, her acıdan sıyrılarak. Ama komedi değil amaç. Sahici,
kaliteli, şiddetten arınmış şeyler istiyor ruhumuz artık. Pazartesi
akşamı ise reyting kapışması beni hiç ilgilendirmeden 'Bana Sevmeyi
Anlat'ı izledim. Bir meltem gibi... Ilık bir bahar akşamı gibi...
Verdiği mesajlar bir kadın için o kadar doğruydu ki... Keşke daha
çok insan, daha çok kadın izlese... Körkütük aşık olduğu halde
sevgilisinin katil olma ihtimali üzerine 'Katilse cezasını çekmeli'
diyen 'Ezgi'. Ne güzel bir ayrıntıdır... Kendini net ifade edebilen
'Leyla', 'Haşmet'e onunla olamayacağını ne güzel anlatıyor.
'İstemem yan cebime koy' demeden, kırıp dökmeden... 'Alper'in
ablası hiçbir şey yapmadan bir erkeğe sırtını dayayarak ve hayattan
bu kadar uzak yaşayarak başına neler gelebileceğini ne güzel
anlatıyor 'Aman evleneyim de birisi bana baksın' diye düşünen genç
kız nesline...
Yorgun ruhumuz; sakin, dingin, gerçek şeyler arıyor artık. O
nedenle basit konular çekiyor artık bizi.