Önce sağcı-solcu diye bölmeye kalktılar bizi, sonra Alevi-Sünni
diye. Özenle büyüttükleri Ermeni terör örgütlerini
diplomatlarımızın üzerine saldılar. Yetmedi, Türk-Kürt diye bölmeye
niyetlendiler.
Ardından Laikİslamcı diye ayırmaya kalktılar.
'Çevrecilik' süsü verip Gezi Parkı'nda milleti devletine karşı
provoke ettiler. Olmadı, orduya, bakanlara kumpas kurdular.
Beceremeyince darbeye cüret ettiler. Başaramayınca ekonomik kaos
çıkarmaya kalkıştılar. Olmadı, olmayacak, bilemediler...
Şimdilerde o karanlık eller aynı oyunu sahnelemeye kalkıyorlar.
Meczuplar(!) çıkıp Atatürk heykellerine saldırıyor.
Bilmiyorlar ki, devir artık o devir değil. Millet 15 Temmuz'da öyle
bir uyandı ki; bir daha değil gaflet uykusuna, tilki uykusuna bile
dalmaz. Yeniden 'balans ayarı' bekleyen, artık çok bekler.
Memleketi bir şekilde bölüp parçalama hayalindeki o 'bedhahlar',
kaldırdıkları tozun toprağın ardında görünmez olduklarını
sanıyorlar.
O karanlıklar prenslerinin güvendikleri pelerin ise sosyal medya.
Klavye başına geçip kaşıyorlar, kanırtıyorlar, kanatıyorlar. Şimdi
sıra sanatçıları bölmeye, ayrıştırmaya geldi. Görüyorsunuz işte,
'kendilerinden saydıkları'(!) sanatçılar çıkıp da GÜNAYDIN'a
röportaj verir vermez, yine onlar tarafından acımasızca linçe
uğruyor. Son olarak Erdal Beşikçioğlu "Ben vatanperverim. Devlet
bana Güneydoğu'da askerlik yapma görevi verdi.
Ölme görevi verse ölürdüm.
Bizler aynı gemideyiz" diyor.
Vay efendim sen misin GÜNAYDIN'a konuşup da "Vatanseverim"
diyen?
Vur abalıya; vur ki bölünsün, parçalansın memleket...
Ama dedim ya; artık devir değişti, millet fena halde uyandı. Bizim
GÜNAYDIN, 'turnusol kağıdı' olunca, herkesin gerçek rengi ortaya
çıktı. 'Günaydın' millet, hayırlı sabahlar olsun...
Karanlıkların ucuz prenslerine gelince... Artık yemiyoruz, haydi
başka kapıya...