Jandarma Uzman Onbaşı Emre
Dut...
2
Nisan’da Siirt’te şehit düştü.
Aynı gün kardeşi Akif Dut da
Afrin operasyonunda görev yapıyordu.
***
Astsubay Üstçavuş Tolga
Pehlivan...
6
Nisan’da Hakkâri’de şehit düştü.
Henüz 1 yıllık
evliydi…
Başka devletler için kendi
devletiyle çatışan hainler, sadece bir hayatı değil, bir ocağı
söndürdü.
***
Uzman Çavuş Serdal
Güneş...
9
Nisan’da Erzincan’da hainlerin kahpe pususunda
şehadet şerbeti içti.
Öksüzdü…
Geride bir öksüz evlat, acılı eş
kaldı.
***
Jandarma Uzman Çavuş Sefa
İzbudak…
11
Nisan’da Bitlis’te şehit edildi.
Acı haberi, Adana’nın
Pozantı’daki evine kor olup düştü.
***
11
Nisan’da Hakkâri’den üç
şehit haberi daha geldi.
Piyade Sözleşmeli Er Cumali
Sarıtaş...
Uzman Çavuş Semih
Şahin...
Uzman Çavuş Anıl
Yalap...
Şehit Yalap'ın 1 yıl önce gazi
olduğu, bölgeye gönüllü olarak tekrar gittiği
anlaşıldı.
***
14
Nisan…
Uzman Çavuş Hamza Dursun Pampal,
Ağrı’da şehit edildi.
Evliydi ve 2.5 yaşında bir çocuğu
vardı.
***
16
Nisan’da Şırnak’tan iki kor daha düştü Türkiye’nin
yüreğine…
Uzman Çavuş Muğdat Çelik
Ispartalı, Piyade Er Baki Afşar Çorumluydu.
Kahramanları yüz binler
uğurladı.
***
17
Nisan’da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sürpriz
bir çıkışla ERKEN SEÇİM istedi.
Erdoğan’la görüştü.
Cumhurbaşkanı tarih verdi; 24
Haziran…
***
Ankara’da gündem ne olursa olsun,
güvenlik güçleri teröre odaklıydı.
Operasyonlar aralıksız
sürüyordu.
26
Nisan’da Diyarbakır’da şehit olan JÖH İsmail Cesur’u,
annesi “Kuzum, senin yokluğuna nasıl
dayanacağım” feryatlarıyla uğurladı.
27
Nisan’da Hakkâri şehidi Uzman Çavuş Mustafa
Yorulmaz’ın,
29
Nisan’da Şırnak şehidi Sedat Mekân’ın cenaze
törenleri vardı.
Nişanlısının, tabutun başında
döktüğü gözyaşları milyonları ağlattı.
Garibandı Sedat
Mekân…
Babası, “Son
görüştüğümüzde benden harçlık istemişti” diye
ağladı.
***
10
Mayıs…
Afrin şehidi Astsubay Kıdemli
Üstçavuş Cemil Erkek’i uğurladı Türkiye…
Bir gün önce,
CHP adayı Muharrem İnce, Silivri
Cezaevi’nde Selahattin
Demirtaş’ı ziyaret etmişti.
Şehit annesi Bahriye Erkek,
evladının cenazesinde “Kökü kurusun
köpeklerin” diye feryat etti.
O gün ise Muharrem İnce
Hakkâri mitingindeydi…
“Dün Sayın Demirtaş’a
gittim” deyince, kalabalıktan “Selo Başkan”
sloganları yükseldi.
***
16 Mayıs’ta Hakkari’den bir acı
haber daha geldi.
Henüz bir aylık Piyade Uzman
Onbaşı Furkan Peker’in bir yıllık eşi, kahraman kocasının
fotoğrafına sarılıp gözyaşları döktü.
***
20 Mayıs’ta hem Ağrı’da, hem
Şırnak’ta iki şehidimiz daha vardı.
Bize bu acıyı
yaşatanlar, “CHP, HDP’yi baraj altında
bırakmasın” diyen Kandil’in itleriydi.
İt dediysem, lafın
gelişi…
O güzel hayvanlar, insan gibi
akıl melekesi bahşedilmediği hâlde, düşmanla iş birliği yapıp asla
kendi hanesine ihanet etmezdi.
Ama PKK’lılar yaptı…
Ağrı şehidi Asteğmen Cengiz Uslu
ile aynı gün toprağa verilen Şırnak şehidimiz Astsubay Mustafa
Kozak’ın annesi, “Ağlamayacağım, o hainleri
sevindirmeyeceğim” dedi.
Şehit eşinin kamuflajını giyen
Rabia Kozak, “Sana kurban olsunlar” diye
feryat etti.
***
21
Mayıs’ta iki olay oldu.
HDP, Haziran Hareketi ve TİP ile
ittifak kararı aldı.
Ahmet Şık, Barış Atay ve
Erkan Baş gibi isimleri aday yaptı.
Aslında bu, danışıklı
dövüştü.
CHP, HDP’ye yakın görünen bu
isimleri liste dışı bırakarak, dolaylı şekilde HDP’ye soldan oy
gitmesinin önünü açmıştı.
Bu, gizli ittifakın ilk
ipuçlarıydı.
***
Ankara’da siyasi hesaplar,
dağlarda ise devam eden terörle mücadele vardı.
26
Mayıs’ta Ağrı’da, terhisine 70 gün kalan Piyade
Ulaştırma Er Recep Yıldırım,
29
Mayıs’ta Tunceli’de Uzman Çavuş Abdullah Kolcu
toprağa düştü.
Acı haberi alan baba Erdal
Kolcu’nun ilk sözleri “Vatan sağ
olsun” oldu.
***
Dikkat ettiyseniz,
kahramanlarımızın çoğu, Irak ve İran sınırımızdaki illerde şehit
düşmüştü.
Terör
örgütü; siyasetten aldığı şımarıklıkla “Ben buradayım”
mesajı vererek bölge halkının üzerinde baskı kurmaya
odaklanmıştı.
Kandil’den gelen teröristler,
saldırıp kaçarak psikolojik üstünlük kurmaya
çalışıyordu.
Her saldırılarında en az 10 misli
kayıp verdikleri hâlde hem de…
Afrin gibi Kandil’i de tamamen
temizlemeden, ne seçimin, ne de bölgenin güvenliğini sağlamak tam
manasıyla mümkün değildi.
Hükûmet, TSK’ya talimatı
verdi;
Kandil’i
temizleyin.
***
CHP ve HDP’nin çok rahatsız
olduğu SİHA ve İHA’ların desteğiyle
terör örgütüne çok büyük kayıplar verdirildi.
Gün gün TSK’nın sitesinde
yayınlandı.
Sadece 25-31 Mayıs
arası 34 terörist etkisiz hâle
getirildi.
Alınan tüm tedbirlere rağmen,
hain tuzaklar, canımızdan canlar aldı.
31 Mayıs-3
Haziran arasında beş Kuzey Irak
şehidimiz vardı.
***
Uzman Çavuş Sercan Koç,
Uzman Çavuş Ünal Demir, Uzman Çavuş Seyfettin Turan Aktaş, Uzman
Çavuş Tayfur Uluçay, Uzman Çavuş Hakan Ergin…
Şehit eşi Ebru Aktaş, bir
yaşındaki oğlu Kerem Aktaş’ı tabutun üzerine yatırdı.
Astsubay olmaya hazırlanan
kardeşi Samet Aktaş, asker selamıyla uğurladı.
Şehit annesi Aynur
Ergin, “Ağlamıyorum… Kimsenin moralini bozmayın… Dik
duruyorum. İki tane evladım var, onları da
göndereceğim” sözleriyle herkesi
duygulandırdı.
***
Dişe diş, kana kan bir mücadele
bu…
Kökü ya kazınacak, ya
kazınacaktı…
Hainler de boş
durmadı.
4 Haziran-20
Haziran arası Irak sınırındaki Hakkâri ve Şırnak’ta
10, Siirt’te bir yiğidimiz daha şehit düştü.
***
Ve madalyonun öbür
yüzü…
4
Haziran’da ulusalcı ve terör yandaşı medya,
Selahaddin Demirtaş’ın Kandil’deki kardeşi Nurettin
Demirtaş’ın, “HDP’ye ve kardeşime oy verenlere
Kürdistan dağlarında tatlı ısmarlayabilirim, Erdoğan’a da
helva” dediği röportajı yayınladı.
5 Haziran’da CHP’li Özgür
Özel, Kandil operasyonuna karşı olduklarını
açıkladı.
7 Haziran’da
ise “Şimdi herkes biliyor ki, Kandil’de PKK
unsurları kalmamıştır” açıklaması yaptı.
İlk cevabı terörist
elebaşlarından Cemil Bayık verdi.
“Kandil’e operasyon
yapacaklarmış. Olabilir, gelsinler. Bozgun
yaşayacaklar” diye tehdit etti.
***
11
Haziran’a gelindi.
CHP’li Muharrem İnce’nin
Diyarbakır mitinginde HDP bayrakları
dalgalandı.
Sonrasındaki birçok mitingde de
bu tablo devam etti.
HDP’li Ömer Faruk
Gergerlioğlu, “Bana CHP seçmeni soruyordu;
‘Birinci turda HDP’yi destekleriz ama ya ikinci tura İnce kalırsa
Kürtler ne yapar?’ diye. Diyarbakır’da cevabı verildi
sanırım” paylaşımı yaptı.
14
Haziran’da Suruç’ta 4 AK Partili, PKK yandaşlarınca
katledildi.
18 Haziran’da SP Genel
Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Kandil’de PKK’lı kalmadı. Mehmetçik
boş dağları bombalıyor. Kandil’e girmeye gerek
yok” yalanına sığındı.
Aynı
gün HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, “İkinci
tura Muharrem İnce veya Meral Akşener kalırsa her ikisini de
destekleriz” beyanında bulundu.
20
Haziran’da, terörist başı Murat Karayılan, yine
muhalefete çağrı yaparak HDP’ye oy istedi.
Kandil’deki terörist başı,
Erdoğan’a “Kandil’deyim. Gelmezsen
şerefsizsin” diye meydan okudu.
O gün, Bursa’da şehit annesi Ayşe
Güngör, CHP’lilere “Teröristlerle nasıl el
sıkışırsınız?” diye tepki gösterdiği için saldırıya
uğradı.
HDP’nin Mardin mitinginde PKK’lı
teröristler için saygı duruşu yapıldı.
***
Siyasette bu dolaplar dönerken,
ne yazık ki çok gündem olmayan, CHP’lilerin katılmadığı şehit
cenazelerinde acı, öfke ve gözyaşı vardı.
Uzman Çavuşlar Muhammet
Koç, Süleyman Sevim, Orhan Özkan, Bahattin Baştan, İzzet
Ak…
Polis Özel Harekâtçılar
Said Uslu, Sinan Türkoğlu…
Terhisine bir ay kalan
Onbaşı Abdülselam Halat, Onbaşı Necati Dinç, Onbaşı Aliseydi
Özdemir…
Jandarma Yüzbaşı Yunus
Çelebi…
Piyade Er Faruk
Baytekin.
***
Hataylı İzzet
Ak, bir çocuk babasıydı.
İki ay sonra, Kırıkkale’ye tayin
olacaktı.
Necati
Dinç, 7 Haziran’da doğum gününü
kutlamıştı.
Sinan
Türkoğlu 18 Ağustos’ta, Said
Uslu Temmuz’da düğününü yapacaktı.
Orhan
Özkan’ın 5 yaşındaki kızı Elif, cenazede babasının
fotoğrafıyla oynarken, törene katılanlar gözyaşlarını
tutamadı.
Bahattin
Baştan, sosyal medyadaki son paylaşımında ay-yıldızlı
bayrağımızın fotoğrafını koyup, altına da “Rengine
kurban olduğum. Allah bu dünyada indiğini görmeyi nasip
etmesin” yazmıştı.
Amiiiin.
***
İşte, Türkiye bir yandan seçim
konuşurken, birileri HDP barajı geçsin diye çırpınırken, öbür
tarafta bunlar oldu.
Dolar ya da patates kadar
konuşulmasalar da...
80 günde toplam 36 şehit
verdik...
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerimde ne
buyuruyor; Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz…
Onlar artık
cennette…
Ama yitirdiğimiz canlar da sadece
rakamdan ibaret değil, bilin istedim.
******************
UNUTMA!
FETÖ’ye karşı
sokakta…
PKK’ya karşı dağda
kazandık…
Sandıkta mı
kaybedeceğiz?
Yarın akşam hep birlikte
göreceğiz.
***
7
Haziran’da ‘kızdık’ dedik, ‘tatil’ dedik…
Sandığa gitmedik…
Bedelini ödedik.
CHP-HDP ittifakının azdırdığı
terörde 793 asker ve polisimizi şehit
verdik.
341 de
sivil vatandaşımızı…
Dile kolay…
Gevşekliğin
cezasını, bin 134 vatan
evladına hayatları ile ödettik.
Bu kahramanların ve mazlumların
anne-babaları, eşleri, evlatları, kardeşleri,
bacıları…
Bir ihmalimizle onlara ne acılar
yaşattık…
Peki, bunun vebalini düşündük mü
hiç?
***
Diyeceksiniz
ki, HDP’ye oy verenin hiç mi suçu
yok?
Amenna…
Acı gerçeğimiz şu
ki; kan ve vahşetle ülkemizi bölmeye
çalışan, bunun için sivilleri bile katleden PKK terörünü
destekleyenler var aramızda…
Düşmanlarımız adına
kendi uçaklarımızı, tanklarımızı,
helikopterlerimizi bize karşı kullanan FETÖ’yü
de…
Gerçeği kabullenmekten ve bununla
mücadele etmekten başka ne yapacağız?
Söyleyeyim…
Mücadele devletin işi, biz
üzerimize düşeni yapacağız.
Sandığa gitmemiz gerekiyorsa
sandığa gideceğiz…
***
Birileri, 7
Haziran sonrası ve 15
Temmuz hiç yaşanmamışçasına yine HDP’ye
oy, FETÖ’ye can suyu verme
peşinde…
Onlar için yapacağımız çok fazla
şey yok…
Söylemekse söyledik, yazmaksa
yazdık…
Gayrısı ne fayda…
Bizim
sözümüz; Türkiye’nin bölünmesine, terörle
sindirilmesine, kaynaklarının sömürülmesine, başka devletlerin
önünde diz çökmesine asla izin vermeyecek
olanlara…
Ötesini söyleyeyim…
Benim ülkemde PKK ve
FETÖ karşıtlığı yüzde 50 de olamaz…
Bakın, şu parti, bu parti
demiyorum…
Kimin ne yaptığı, ne dediği,
nerede durduğu ortada…
Tarafsız kalınacak, gevşeklik
gösterilecek zaman değil…
Sorumluluğun büyük
kardeşim…
Vebalini sakın
unutma!
***********************
Millî medyadan
rahatsızlar, çünkü…
Basın özgürlüğünü dilinden
düşürmeyen Muharrem İnce, medya yöneticileriyle toplantı yaptı,
işine gelmeyen medyayı çağırmadı.
Teröre arka çıkan, ortadan
konuşan, meselelerin üzerine yüreklilikle gitmeyenlerde problem yok
onlara göre…
Varsa yoksa, ülke menfaatine
‘yandaş’ durduğu için rahatsız oldukları
millî medya…
İstedikleri kadar rahatsız
olsunlar…
Unutmamak lazım ki, medyası
olsaydı ne Abdülhamid’i devirebilirler ne de Menderes’i
asabilirlerdi…
Hazımsızlıklarının sebebi çok
açık değil mi?