Dolar yükselince, 24 Haziran şoku
yaşayanların kanı bitlendi.
Öyle sevinçli, öyle mutlular
ki…
Dış mihrak, faiz lobisi,
bürokrasi, Geziciler, örgütler, haçlı-hilal kavgası falan
yalanmış…
Sorumlusu
da ‘Erdoğan’a ve AK Parti’ye oy
verenler’miş…
Çüşş!
***
Bunu
söyleyenler; ABD’nin, İsrail’in,
İngiltere’nin bilinçli ya da bilinçsiz uşaklığını
yapanlar…
2013 Mayıs’ında faiz
yüzde 5’in, dolar 1.80’in, enflasyon yüzde
7’lerin altındayken, CIA’in bir işaretiyle sokağa dökülüp,
darbeye kalkışanlar şimdi böyle üste çıkmaya
çalışıyor.
Yargı tutmayınca, ordudaki
hainleriyle darbeye girişenler,
PKK terör örgütünün borazanlığını
yapanlar,
“Alışveriş yapmayın,
ekonomi batsın, Erdoğan gitsin” diyenler kur
yükseldikçe sevinç çığlıkları atıyor, Erdoğan’a oy veren kitleyi
baskı altına almaya çabalıyor.
Bu kadar ahlaksızlık, arsızlık,
yüzsüzlük, ancak bunlara yakışırdı.
***
Gezi’ye kadarki 2013 tablosu,
2002’de Türkiye’yi yüzde 55
faiz, yüzde 30
enflasyonla devralan Erdoğan’ın
başarısıydı…
Üstelik IMF’nin borcu da
kapatılıp, ülkeden defedilmişti…
Bugün doların yükseldiği
seviyeden mutluluk duyan kansızlar, CIA’in Gezi ile başlattığı
darbe girişimlerinde hep en ön safta kullanıldı.
Bugün de sanmayın ki mesele rahip
Brunson meselesi…
İsrail’e, ABD’ye, İngiltere’ye
boyun eğmediğimiz müddetçe, mutlaka başka bahane
bulacaklardı.
Çünkü Suriye’de terör devleti
kurdurtmuyoruz,
Kuracakları kukla devlete toprak
vermiyoruz,
Irak’ta, Katar’da, Afrika’da,
Suriye’de önlerini kesiyoruz.
İçimize yerleştirdikleri hainleri
temizliyor, “Bundan kelli kendi kararımızı kendimiz
vereceğiz. Her alanda yerli ve millî ürünler kullanacağız,
kimseye mahkûm olmayacağız. Kiminle ticaret yapacağımıza, kiminle
dost, kiminle düşman olacağımıza kendimiz karar
veririz” diyoruz.
Onlar da yaptırtmamak için
ellerinden geleni yapıyor, ‘İstiklal
Mücadelesi’ veriyoruz.
Tuhaf olan ne var
bunda?
“Biz size kölelik
yapalım… İstediğinizi alın, istediğinizi yapın, yeter ki doları
yükseltmeyin” mi diyecektik?
***
Ayrıca…
Erdoğan’ın geçmişte ekonomide
sağladığı başarılar ortada…
Bugün etrafımızı sarıp sarmalayan
zincirlerden kurtulmak için bir umudumuz varsa, o umudun adı Recep
Tayyip Erdoğan...
Güçlü bir şekilde inanıyoruz ki,
bu saldırıyı da atlatıp, yolumuza emin adımlarla devam
edeceğiz.
Yani bir umudumuz ve inancımız
var…
Peki…
Ya Erdoğan olmasa!..
Daha kendi partisinin genel
başkanlığına bile kabul görmeyenlerle biz nereye
gidecektik?
Erdoğan’a oy verenlere hakaret
edeceğinize önce bunun cevabını verin.
*****************
Amerika’dan
mektup…
ABD’den bir okuyucum mail
göndermiş…
Amerikan toplumunu yakından
tanıdığı için bazı önerileri var.
Şöyle diyor;
“ABD’de toplum ile yönetim çok
farklı.
Normal Amerikan vatandaşları
genelde Türkiye‘ye karşı çok olumlu fakat, lobiler politikayı
farklı şekilde etkiliyor.
Amerikalıların büyük bir
çoğunluğu FETÖ darbe girişimini tasvip etmeyecek, hatta eleştirecek
durumdadır. Yeter ki doğru bilgilendirilebilsin.
Onların ‘give him
his own medicine’ dedikleri bir ifade var.
Yani ‘Onu kendi silahı ile vur.’
Bu rahibin duruşmalarını ABD
kamuoyuna açık bir şekilde gösterirsek, deliller ve
suçlamaları tekrarlayarak, dinî faaliyetlerinden dolayı değil,
ülkemizi bölmeye çalışan darbe girişiminin hazırlanmasında casusluk
yaptığı şüphesi ile gözaltında tuttuğumuzu anlatırsak çok iyi
olur.
Bu yapılırken ABD’den birkaç
haber ajansı davet edilse iyi olur diye düşünüyorum.
Medyaya ve şeffaflığa önem
verdiğini söyleyen Amerikan yönetimini kendi silahı ile vurmuş
oluruz.
Emin olun bu şeffaflığı görse,
ABD yönetimi de kendi ayıplarını örtbas etmeye
çalışacaktır.
Bu önerimi değerlendireceğinizi
düşünüyor, iyi günler diliyorum.”
***
Sevgili okurum,
Duruşmalarda kayıt alınması
ABD’de olduğu gibi, Türkiye’de de yasak…
Ayrıca, Yahudi lobisinin
kontrolündeki ABD medyası, burada gerçekleri görse bile, kendi
kamuoylarına olduğu gibi aktarırlar mı, bu da bir başka soru
işareti…
Ama önerinizi buradan yetkililere
iletmiş bulunuyorum.