Gariban bir ailenin çocuğuydu Veli.
Gecekonduda büyüdü.
Hem okumak hem çalışmak zorunda olduğu için meslek lisesinden
sonra devam edemedi.
Ankara’da sanayi sitesinde çalışıyordu. Öbür atölyelerdeki
işçileri sendika üyesi olmaya teşvik ediyordu. Bu büyük suç (!)
nedeniyle “yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla tutuklandı.
Üç ay hapis yatırıldı, bırakıldı.
Bırakıldı ama, Dünya Kadınlar Günü’nde yasadışı bildiri
dağıtıyor diye gene tutuklandı. “Yasadışı” denilen bildiride
“devlete ve erkeğe köle olmayın” yazıyordu. E bu çok daha büyük
suçtu! Öbür davayla birleştirildi, üç yıl dokuz aya mahkum
edildi.
Burdur cezaevine tıkıldı.
Tam o sırada, terör örgütü iddiasıyla içerde bulunan ve işkence
gören mahkumlar ölüm orucuna yattı, isyan başlattı.
Sayın devletimiz “hayata dönüş” operasyonu başlattı. Sayın
ahalimizin kulağına hoş gelsin diye “hayata dönüş” adı verilmişti.
Aslında, bildiğin imha operasyonuydu.
Gaz bombalarıyla saldırıldı, yangın çıktı, dumandan göz gözü
görmüyordu, dozerler kepçeler duvarları yıkmaya başladı. İşte o
yıkılan duvarlardan birinin dibindeydi Veli, nefes almakta güçlük
çekiyordu, oracığa yığılmıştı. Duvara devasa bir balta gibi inen
kepçe, sağ koluna denk geldi, kopardı attı.
Bayıldı.
Olaylar yatışana kadar o vaziyette kaldı.
Kan kaybına rağmen hayata tutunmayı başardı.
Koparılan kolu kayıptı. O kargaşada bir köpek tarafından
kapılmış, götürülmüştü. Molozlar arasında köpeğin ağzında bulundu,
ambulansa getirildi. Buz torbası filan yok tabii, market poşetine
koydular. Ağrı kesiciyi basıp sedyeye yatırdılar, kopan kolunu
yanına iliştirdiler, Burdur devlet hastanesine götürdüler,
mikrocerrahi yoktu, tekrar ambulansa yüklediler, Isparta devlet
hastanesine götürdüler, gene mikrocerrahi yoktu, oradan oraya
götüreceklerine Antalya Akdeniz Üniversitesi’ne götürselerdi, kolu
kurtulacaktı, kol kaybedildi.
Canlı cenazeye dönmüştü, kendinde bile değildi ama… Kaçmasın
aman ha diye, sağlam kolunu kelepçeyle yatağa bağladılar,
ayaklarına zincir vurdular.
Böylesine ağır ameliyata rağmen sadece bir hafta hastanede
kalabildi, bir hafta sonra tekrar Burdur cezaevine yollandı. Ertesi
gün durumu ağırlaşınca, lütfedip tekrar hastaneye götürüldü, sadece
28 gün sonra “artık iyileşti, turp gibi” denilerek, tekrar
cezaevine yollandı.
Sapasağlam bir insanken, engelli bir insana
dönüşmüştü.
Cezaevinin o kötü koğuş koşullarında kişisel ihtiyaçlarını
karşılamakta, engelli hayata adapte olmakta müthiş güçlük
çekti.
Acılar içinde, bu halde, iki yıl altı ay hapis
yatırıldı.
Sonra serbest bırakıldı. Çünkü… Yasadışı örgüte yardım
suçlamasıyla yargılanıp mahkum edildiği davaya itiraz etmiş,
itirazı nihayet haklı bulunmuş, beraat etmişti.
Yani… Yok yere tutuklanmış, kolu koparılmış, 2.5 yıl hapis
yatırılmış, sonra da “pardon” denilmişti.
Bu yaşadığı tarifsiz adaletsizlik üzerine, sayın devletimizi
mahkemeye verdi. 100 bin liralık maddi, 50 bin liralık manevi
tazminat davası açtı.
Bu arada, dışardan açık öğretimi bitirdi, üniversite diploması
aldı, KPSS’ye girdi, çok yüksek puanla kazandı, nüfus idaresinde
memur oldu.
Tazminat davası beş yıl sürdü. Duruşma üstüne duruşma, neticede
kazandı, 150 bin lira tazminat ödendi.
Ancak, Danıştay bu kararı beğenmedi, bozdu, “sayın devletimiz
mağdur oldu” diyerek, yeniden yargılanmasına hükmetti.
Yeniden yargıladılar.
Veli suçlu bulundu iyi mi…
Bilirkişi raporu çerçevesinde, kepçe operatörünün, askerlerin,
komutanların, gardiyanların, sağlık çalışanlarının herhangi bir
kusuru olmadığına karar verildi. Dolayısıyla, tazminat filan
ödenmesine gerek yoktu. Bi hesapladılar kardeşim… Veli’nin sayın
devletimize faiziyle birlikte 500 bin lira geri ödemesine
hükmedildi!
Yok yere kolunu koparan sayın devletimiz, üste para
istiyordu.
İtiraz etti.
“Siz bana kolumu geri verin, ben de size tazminatı geri
vereyim” dedi.
Duruşma üstüne duruşma, bilirkişi üstüne bilirkişi, yeniden
hesaplama yapıldı, evet yanlış hesaplamışız denildi, faiziyle
birlikte 725 bin lira geri ödemesine karar verildi!
Ne yapsın Veli? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.
Sayın devletimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden gelecek kararı
beklemedi, icraya verdi, evindeki eşyaları haczetmeye
kalktı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi elbette Veli’yi haklı buldu,
sayın devletimize “tazminatı geri alamazsın” dedi.
Sayın devletimiz, uluslararası hukuk gereği tazminatı geri
almaktan mecburen vazgeçti. Ama, kara kaplı deftere kaydedilen
Veli’yi asla unutmadı.
Gel zaman git zaman… Olağanüstü hal kapsamında, fetocuları
ayıklıyorum ayağıyla kanun hükmünde kararname çıkarıldı, ömrü
boyunca sol örgüt üyesi olmaktan yargılanan Veli, fetocu metocu
diye işinden atıldı, memurluktan ihraç edildi.
Üstelik, banka hesabındaki altı bin liraya el konuldu.
Yetmedi, protesto gösterisine katılıyor, işinden atılmasına
itiraz ediyor diye, polis tarafından karga tulumba gözaltına
alındı, dövüldü, sağlam kolu bükülerek kırılmaya çalışıldı.
Hastaneye götürüldü, suratındaki açık seçik darp izlerine rağmen
“gayet iyi, gözaltı işleminde herhangi bir sorun yok” raporu
verildi.
Sonra?
Tıpkı Veli gibi, fetoculukla falan hiç alakası olmayan binlerce
kişiyi, sırf muhalif oldukları için, fırsat bu fırsat, kanun
hükmünde kararnameyle işten attılar. Akademisyen Nuriye Gülmen ve
öğretmen Semih Özakça bu sahte gerekçenin kurbanlarındandı.
Boyunlarını büküp seslerini kesmek yerine, Ankara Kızılay’daki
İnsan Hakları Anıtı’nın önüne gittiler, açlık grevine başladılar.
Tutuklandılar.
Veli onlara destek vermek için İnsan Hakları Anıtı’nın önüne
gitti.
Veli’yi plastik mermilerle vurdular.
Hem de öyle böyle değil, bildiğin taradılar.
Yarım metreden kafasına kafasına sıktılar.
Plastik mermilerin vücudunda yolaçtığı tahribatın fotoğrafını
çekti, sosyal medyada yayınladı, korkunçtu. Ölmemesi
mucizeydi.
Veli’yi adeta delik deşik ederlerken, 65 yaşındaki annesi
Kezban’ı da yerlerde sürüklediler, tekmelediler.
Veli oraya geldiği için, ana yüreği de peşinden
gelmişti.
Güya “analar ağlamasın” denilirken, yerlerde sürüklenen ana…
Kınalı saçlı başörtülü Kezban anne ne dedi biliyor
musunuz?
“17 yıl önce Burdur’da Veli’nin kolunu kopardıklarında beni
gene böyle yerlerde sürüklemişlerdi, elbiselerim çıkmıştı, ondan
sonra bir daha hiç etek giymedim” dedi!
“Devlet” adı altındaki zihniyet hiç utanmıyordu ama… Kezban
anne nolur noolmaz diye 17 yıldır pantolonla geziyordu.
*
Ve, şimdi Veli…
Ankara’da Hdp listesinden birinci sıra adayı oldu.