Telefon ettim Celal Ülgen’e, Ekrem İmamoğlu iddianamesi hakkında ne düşündüğünü sordum...
“Ergenekon/Balyoz/Askeri Casusluk davalarında her iddia için sözde ‘somut delil’ diyerek, dijital bir belge ortaya koymuşlardı, her iddia için mutlaka bir CD veya harddisk vardı, solucan tabir edilen virüs yazılımlarla sahte dijital deliller üretilmişti, dolayısıyla, öncelikle bilişim yoluyla mücadele ettik, önce bilişim yoluyla yendik, bunların sahte ve üretilmiş olduğunu tek tek ortaya koyduk, halk bunların sahte olduğunu somut olarak gördü, halk desteğini böyle aldık” diyor.
Peki ya bu davada?
“Bu iddiaları çürütmek çok daha kolay, çünkü ortada somut delil yok, sadece ‘etkin pişmanlık’ denilen ifadeler var, zaten aslına bakarsanız somut delil olmadığı için iddianameyi ‘gizli tanıklar’ üzerine bina etmişler, halk bu tür davalarda bir nevi mahkeme jürisidir, kimin haklı olduğuna karar verebilmek için, ikna olmak için karşısında hukukçu görmek ister, kendisine hukuken izah edilmesini ister, bu elbette bir siyasi dava ama, bu davanın boş bir dava olduğunu siyasetçilerden çok, halk nazarında güçlü karşılığı olan saygın hukukçular anlatmalı, biz öyle yapmıştık, vatandaşlara adım adım bilgi vermiştik, öyle kazandık” diyor.
Başka?