Fethullah Gülen henüz Türkiye’de tanınmıyordu ama, İzmir
Kestanepazarı’nda kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı.
Vaazlarını hiç kaçırmayan hatırı sayılır bir esnaf grubu oluşmuştu.
Manisa’dan Denizli’den Uşak’tan Afyon’dan dinlemeye gelenler
vardı.
Din ekseninde ticari faaliyetti, kendi aralarında tuhaf bir zincir
oluşturmuşlardı, sadece birbirlerinden alışveriş yapıyor,
kendilerine katılmayan esnafı alışveriş zincirinin dışında
tutuyorlardı.
Fethullah Gülen bu dinci-tüccar kalabalığı, öğrenci yurdu kurmaları
için teşvik etmeye başladı. “Işık evi” tabir edilen cemaat
yurtlarının temeli 1972 yılında İzmir Bozyaka’da atıldı, peşpeşe
mantar gibi türedi.
10 sene içinde, 1982’de Yamanlar Koleji’ne dönüştü. Karşıyaka
sınırları içinde ama, Yamanlar Dağı eteklerinde, o günkü İzmir’in
gözden uzak, tenha bölgesindeydi.
1982 tarihi çok önemliydi… Çünkü, 12 Eylül darbesinde sağcı solcu,
devrimci ülkücü herkesi biçmişler, hapse tıkmışlar, Fethullah
Gülen’e hiç dokunmadıkları gibi, üstüne, Yamanlar Koleji’ne yol
vermişlerdi.
Feto’nun gözbebeği sayılan kolejin kurucu müdürü, hapse girmem için
beni mahkemeye veren Sezen Aksu’nun babasıydı. “Yaman dede”
lakabıyla tanınıyordu.
★
Esrarengizdi.
Ege bölgesinin çeşitli şehirlerinden gelen ve orada yatılı okuyan
öğrencilerin adeta dünyayla ilişkisi yoktu, dışarda arkadaşları
yoktu, zaten dışarı da pek çıkmıyorlardı, haftasonu sadece altı
saat çarşı izni veriliyor, robot gibi yetiştiriliyorlardı.
Ders dışında sürekli namaz kıldıkları, dini sohbetler yaptıkları
konuşuluyordu. Kız öğrenci almıyorlardı. Feto’nun sık sık bu okula
gittiği, toplu ibadetler yapıldığı söyleniyordu.
Burslara tamah edilerek aileleri tarafından zorla buraya gönderilen
bazı öğrencilerin psikolojisinin bozulduğu, bazılarının kaçtığı,
bazılarının davranış bozukluklarıyla hastanelik olduğu
duyuluyordu.