Dilek…
Tekirdağlı’ydı.
Trakya Üniversitesi İngilizce öğretmenliği bölümü öğrencisiydi.
Kanser hastasıydı.
İlaç yoktu.
İnsana insan olarak değil, müşteri olarak bakan saçma sapan sağlık
politikaları nedeniyle kanser ilaçları piyasada bulunamıyordu.
Kanser hastalarımız kokain satın alır gibi kaçakçıların,
karaborsacıların eline düşmüştü. Eczacılar bangır bangır
haykırıyordu ama, şerefsiz medyamız tarafından sansürleniyordu.
*
Tam o günlerde, Toki bakanımız Selimiye Camisi’ne namaz kılmak
için geldi.
Dilek koşturdu, caminin önüne gitti, herkes adına sesini
duyurabilmek için bakanın yanına yaklaştı, “hayati önemdeki
ilaçlarımızı bulamıyoruz” dedi.
Toki bakanı cüzdanından papelleri çıkardı, başımın gözümün sadakası
olsun der gibi, Dilek’in cebine sokuşturdu, düşürme sakın orda epey
para var diye tembihledi, yürüdü gitti, namaza durdu.