2008…
Irak'ın El Ambar bölgesinde görev yapan Amerikan birliğinin
komutanı albay John Falsom, enkaz yığınlarının arasında, vurularak
yaralanmış bir eşek buldu. Hem kan kaybından, hem açlıktan ölmek
üzereydi. Bir milyon insanın hayatını kaybettiği savaşın, hesabı
tutulmayan kurbanlarından biriydi. Adeta alarm verildi, veteriner
hekim bulundu, sahra hastanesinde ameliyat edildi, kurtarıldı.
Duman rengindeydi, Mister Smoke adı verildi. Birliğin maskotu oldu.
Habire insan öldürmek yüzünden adeta insanlıktan çıkan Amerikan
askerleri, hayata geri dönmüştü, eşekle hatıra fotoğrafları
çektirip, hasretle baba yolu gözleyen çocuklarına gönderdiler.
Askerlerin çocukları bu sevimli fotoğrafları feysbuk sayfalarına
koydu. Gazeteler üstüne atladı, manşet üstüne manşet yapıldı, eşek
şöhret oldu. Posterleri, tişörtleri, oyuncakları, rozetleri
yapılmaya başlandı. Amerikan askerlerine, ailelerine ve savaşın
yıkıcı görüntüleriyle sarsılan topluma, moral kaynağı haline geldi.
Hadi bakalım, Uluslararası Hayvanlara Karşı Zulmü Engelleme Vakfı
devreye girdi. “Eşeği maymuna çevirdiniz kardeşim, ayıptır”
demeleri beklenirken, tam tersine, “Mister Smoke'u Nebraska'ya
getirelim, gazilerin ve asker çocuklarının rehabilitasyon merkezine
yerleştirelim, terapide kullanalım” dediler. Pentagon'a danışıldı,
derhal kabul edildi, gökte arayıp yerde buldukları propagandaydı.
Eşeğin en acil şekilde savaş ortamından çıkarılıp “özgürlükler
ülkesi”ne getirilmesi emri verildi. O sırada… Amerikalıların
öldürmeyi unuttukları bir Iraklı köylü çıkageldi, “eşek benim
eşeğim, geri verin” dedi. Buyrun burdan yakın… Köylüyü ikna etsin
diye bir şeyh devreye sokuldu. Şeyh köylüyü çağırdı, “sevaptır,
eşeği ver” dedi. Köylü “bunlarda para çok, 30 bin dolar versinler,
eşeği vereyim, paranın yarısını da sana vereyim” dedi. Şeyh ikna
oldu. Köylüyü yanına alıp, albaya gitti, “30 bin dolar verin, eşeği
alın” dedi. Ancak… Albayın daha makul bir önerisi vardı, “fazla
uzattınız, ya eşeği verin, ya da ikinizi birden buraya gömeyim”
dedi. Köylüyle şeyh ikna oldu! Hediye ettiler… Böylece, eşeğin
özgürlük seyahatine engel kalmamıştı. Erbil'e getirildi, Habur'dan
Türkiye'ye sokulacak, İncirlik'ten ABD'ye uçacaktı. Bu sefer biz
kıllık yaptık iyi mi… Bizim gümrük görevlileri “hoop hemşerim,
burası dingonun ahırı değil” dedi, giriş izni vermedi. Eşek
mister'di ama, neticede eşekti, vize verilmesi için tarım
bakanlığına sorulması gerekiyordu. Tarım bakanlığına soruldu,
“giremez” cevabı geldi. Amerikalılar şoke oldu, “niye giremez
birader?” diye sordular. “Ya eşekte hastalık varsa, ya bizim
eşeklere bulaştırırsa” cevabı verildi. Eşek krizi 21 gün devam
etti. Kafamıza çuval geçirenlere gıkını bile çıkarmayan Türkiye,
eşeğe dikleniyordu! Amerikalılar ya sabır çekti. “Zorla güzellik”
uzmanı olan Amerikan elçiliği devreye girdi, diplomatik bir
nezaketle, “kapıyı hemen açın, adamı hasta etmeyin” denildi,
bizimkiler yelkenleri suya indirdi, Iraklı köylü ve şeyhten sonra,
bizimkiler de ikna oldu! Amerikalılar sinirlenmişti, eşeği
İncirlik'ten askeri uçakla göndermediler, gözümüze sokmak için,
inadına İstanbul'a getirdiler, Atatürk Havalimanı'ndan sivil kargo
uçağıyla gönderdiler. Mister Smoke, ABD'den özel olarak gelen
hayvan hakları derneği yöneticilerinin refakatinde, önce New
York'a, oradan Nebraska'ya uçtu. Adına feysbuk sayfaları açıldı,
sosyal medya fenomeni oldu, televizyon programlarına çıkarıldı,
çizgi film haline getirildi. Amerikan toplumu, kan ve gözyaşı
trajedisinden çıkarak, sürpriz şekilde hayatlarına giren bu masum
hayvanın sevgisi etrafında kenetlendi. Vicdanlara merhem olmuştu.
2012'de ölene kadar, rehabilitasyon merkezinde yaralı duyguları
sarıp sarmaladı. Özellikle gazi çocuklarının biraz olsun yüzlerini
güldürdü, ailelere psikolojik güç verdi. Ve, kahramanlar gibi,
büyük bir saygıyla, askeri törenle toprağa verildi.