Brüksel’de toplanan AB-Türkiye zirvesi 2004’ten beri Türkiye’nin
Avrupa Birliği yolunda atılmış en büyük adım. Serbest dolaşım
anlaşması en başta olmak üzere, müzakerelerde yıllardır açılmayan
fasıllar masada. Ve onları masaya getiren de ilk kez Avrupa.
Talihin bir cilvesi. Türkiye sınırlarını doğusundaki insanlara
açarak, Batı’sında sınırları yıkıyor. 4 yıldır milyonlarca Suriyeli
mültecinin külfeti, şimdi nimete dönüşüyor. Suriyelilere sahip
çıkmanın mükafatı onların yüzü suyu hürmetine AB ile ilişkileri
toparlamak oldu.
Bundan 11 yıl önce de AB sürecinde atılan büyük adımlar başka bir
hayra daha vesile oluyordu az kalsın. Alper Görmüş birkaç kez
yazmıştı.
2004 yılı ekim ayı. Türkiye, 17 Aralık’taki AB zirvesine
gidiyor.
9 Ekim 1998, Öcalan’ın Suriye’den çıkışının yıldönümü her yıl PKK
tarafından “Uluslararası Komplonun Yıldönümü” olarak anılıyor.
Kepenkler indiriliyor, ateşler yakılıyor, meydanlara çıkılıyor. Ama
o yıl yıldönümü sönük geçmişti. 3 gün sonra Gündem gazetesinde
şöyle bir başyazı çıktı:
''6. yıldönümünde Kürtler, çeşitli eylemler gerçekleştirdi.
Özellikle Avrupa’da yaygın geçti. Ancak Türkiye’de aynı yoğunlukta
geçmedi. Hatta belli alanlar dışında ciddi bir tepki, eylemlilik
söz konusu olmadı... Çok sınırlı bazı etkinlikler gerçekleştirildi.
Kürt demokrasi güçleri, özellikle kurumsal yapılar ve kadrolar,
yıldönümünde komployu derinden hissetmedi... Bunun, Güney eksenli
gelişme ve özellikle de AB süreciyle ilişkisi var mı? Bizce
tartışılır. Bu iki olgunun, genelde Kürtler, özelde Kürt demokratik
yapılarında sosyal, ruhsal ve düşünsel farklılıklar oluşturup
oluşturmadığı, soruna ve sürece bakış açılarını etkileyip
etkilemediği önemli tartışma konusudur ve bizce
tartışılmalıdır...”