Ankara Karşıyaka Mezarlığı morgunda dörder kişinin arka arkaya
dizildiği üç sıra saf. Çelik tabutun önünde bir imam. Hızlıca
kılınan bir cenaze namazı. Birkaç yakın akrabanın omuzlarında
taşınan bir tabut. “Abi” diye ağlayan genç bir kız…Çağlayan’da
Savcı Kiraz’ı öldüren saldırganlardan 1987 doğumlu Bahtiyar
Doğruyol’un cenaze görüntüleri böyleydi…
1991 doğumlu Hukuk Fakültesi öğrencisi Şafak Yayla’nın Giresun’daki
köyüne giden cenazesi daha olaylı geçti. Cenazeyi istemeyen
köylüler ailesinin evini taşladı… Amca Yayla “30 bin kişinin
katiline terörist demiyorsunuz, yeğenim de terörist değil”
dedi.
Bir gün bir savcı olarak geri dönebileceği köyüne bir savcı katili
olarak geri dönen 25 yaşında bir genç. Köylülerin gururu olacak bir
hukuk adamından, cenazesi bile doğduğu topraklarda istenmeyen bir
terörist oluşturan karanlık…
Maalesef o karanlığın içine son iki gündür başka gençler de düşmüş
olabilir.
Terörü, şiddeti meşrulaştıran propaganda makinesi çalışıyor
çünkü.
Apaçık bir terör saldırısına methiyeler yağıyor her yerden, sivil,
silahsız, işini iyi yapmaya çalışan genç bir savcının başına 8 saat
silah dayayıp onu infaz eden bir barbarlığa “adalet talebi”
deniyor. 1972’de Kızıldere’nin bir evde öldürülen yaşlı elçiden,
kafalarına sıkılan İngilizlerde, rehin alınan genç kızdan hiç
bahsedilmeyen “Denizleri kurtarmak için” yola çıkmış devrimci
gençler efsaneleriyle silaha iman etmiş gençlere yeni hikayeler
yazıyorlar.