Tarih bazen toplumların önüne küçük ve önemsiz görünen fakat
aslında büyük ve önemli olan bir basamak ya da bir tür sıçrama
tahtası koyar. Bu aynı zamanda çeşitli renkleri ve görüşleri açığa
çıkaran bir turnusol kâğıdı ya da farklı grup ve bireylerin
istikametini gösteren bir tür pusula gibidir.
Danıştay 8. Daire'nin "Andımız" konusunda aldığı karar bütün bu
özellikleri taşıyor. Burada, "Türklük" kavramını (kavramın bütün
etnik grupları kapsaması, 1924 Anayasası'ndaki yorumu vs); ya da
"Kardeşim ben Çerkes, Arnavut, Kürt, Gürcü vs olarak neden Türküm
diyeyim" muhabbetini; ya da gâvurların neden "Ben İngiltereliyim,
İspanyalıyım, Fransalıyım vs" demediklerini, bir yana bırakıyorum.
Bunlar yeterince konuşuldu, biliniyor.
Gördüğümüz şudur: ümmetçi gericiler ve etnik ayrılıkçılar
"Andımız"a karşıdır; laikliği ve ulus-devlet'i savunanlar, etnik ve
mezhebî her türlü bölünmeye karşı çıkanlar ise "Andımız"ı
savunmaktadır. Çözüm sürecinde emperyalistlere ve ayrılıkçılara
yaranmak için kaldırılan "Andımız" 29 Ekim 2013 günü Zonguldak'tan
Erzurum'a kadar Türkiye'nin her yerinde kitlesel olarak okundu.
İzmir'in Gündoğdu Meydan'ında "Andımız"ı okumak için bir milyon
kişi toplandı.
Bu "Andımız" meselesi siyasî parti programlarının, sağcılığın,
solculuğun, ülkücülüğün, dindarlığın üzerinde ve ötesindedir.
Ülkenin bekasıyla ilgilidir. "Andımız" mevzisinde yenilgiye
uğrayanlar, "tevhid-i tedrisat"ın, laik ve bilimsel eğitimin
yeniden uygulanmasını savuna...