Günümüzde dünyanın hiçbir yerinde saf anlamda sınıf
hareketi yok. “Saf anlamda” derken, sanayi işçilerinin
kendiliğinden ya da kendinde bilinç geliştirerek giriştikleri
ekonomik ya da siyasi grevleri, genel grevleri, mitingleri,
yürüyüşleri kastediyorum. Duvar yıkıldıktan sonra kapitalist
sınıflara korku salan, dalgalar halinde gelişen kitlesel işçi
hareketleri görülmedi. Bunun pek çok sebebi var: Üretim
süreçlerinde ileri teknoloji kullanımı büyük ölçekli fabrikaların
küçük üretim birimleri halinde dağılmasını sağladı, sendikaların
işlevi azaldı, geleneksel devrimci önderlikler dağıldı, etnik ve
dinî ayrışmalar bütün sınıfları kendi içinde böldü.
Fakat öte yanda, küreselleşme sürecinde neoliberalizmin
emekçi sınıfların arasına katarak proleterleştirdiği orta
sınıfların; doktor, mühendis, iletişim uzmanı, öğretmen, öğretim
üyesi gibi meslek erbabının, dağınık ve bölünmüş işçi sınıfıyla
birlikte sisteme meydan okuduğu pek çok kitle hareketi oldu.
Geleceğin devrimci mücadelelerini belirleyecek olan, ABD’den orta
ve güney Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Türkiye’ye kadar yayılan bu
kitle hareketleridir.