Ayrı tutulması gereken, genelleştirilemeyen olaylara “münferit”
diyoruz. Münferit olay, herhangi bir grubun ya da çokluğun
fikirlerini ve eylemlerini temsil etmez. Bu nedenle, “istisnai”dir;
ayrıktır, kural dışıdır.
Eskiden “meczup” sözcüğü çok sık kullanılırdı. Bazı münferit
olayların faillerine genellikle “meczup” denirdi. Sözlük anlamı:
Tanrı aşkıyla aşırı manevi duygulara kapılıp kendini kaybeden,
deliren kişi.
Mesela baltayı kapıp Atatürk büstünü parçalayan adamın parlamentoda
grubu olan bir partinin üyesi olduğu açığa çıkmışsa, basın hemen
adamın meczup olduğunu ilân eder, parti de “bu olay münferittir”
diye açıklama yapardı.
Geçmişte meczuplara yakıştırılan münferit olayların günümüzde bir
çığ gibi büyüyerek üzerimize doğru geldiğini görüyoruz. Başına fes
giyip sabah akşam Atatürk’e söven meczup önemli değil. Hatta
meczubun yaptığı gösteri bizi neşelendiriyor. Sosyal medyada
paylaşıp eğleniyoruz. Her ne kadar Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı
şahsı hastanede ziyaret edip fotoğraf çektiriyor ve fotoğraflar
medyaya servis edilerek bir mesaj verilmek isteniyorsa da bunu
münferit bir olay olarak görebiliriz. Hocalarına saygı
gösteriyorlar!
Fakat üniversitede görevli bir öğretim üyesinin 1924’te Bursa ve
Çanakkale’de camilerin genelev olarak kullanıldığını söylemesi
münferit bir olay değildir. Ülkenin Cumhurbaşkanı tek parti
döneminde camilerin ahır yapıldığını söylemiş ve TBMM kürsüsünde
bunu ispatlamaya teşebbüs etmişse, öğretim üyesinin “ahır”
iddiasını ileri bir aşamaya taşıyarak “genelev yaptılar” demesi
normaldir. Stadyum...