CHP milletvekili, Halk TV Genel Müdürü’nün kulağına şu meşum
sözleri fısıldamış: “CHP’de parti organları dışında bir karar
merkezi var. Kılıçdaroğlu parti kararlarını o bilinmeyen merkezden
gelen telkinlerle alıyor.” Parti değil sanki Müthiş İvan’ın
entrikalarla dolu sarayı...
Ardından inkâr, doğrulama; ve nihayet, “yalancı alçak müfteri”
suçlamaları. Bir gazeteci böyle bir şeyi kafasından uydurabilir mi?
Ayrıca, niye uydursun?
Türkiye neredeyse yetmiş senedir NATO-CIA kuşağının etki alanında.
Bu alan mevcut siyasî iktidarı komplo ve darbeyle devirerek yerine
aynı iktisadi siyasetleri uygulayacak, Atlantik ittifakına
sadakatle bağlı kalacak bir başka iradeyi geçirme girişiminde
bulunmasaydı, Kurucu Başkan ve adamları dünyanın artık çok kutuplu
olduğunu fark etmeyeceklerdi. Bölgesel Sünni nüfuz alanı kurma
stratejisinin “çözüm süreci”yle ve Rusya’yla çatışma koşullarında
işlemeyeceğini, iktidarı Ekmelettin ya da Şövalye Gül gibi
birilerine bırakmak zorunda kalacağını, başlattığı programı onların
tamamlayacağını anladığı anda ABD’yle araya mesafe koydu. “Madem
dünya çok kutuplu ben de çok kutuplu dış politika izlerim” diyerek
denge kurmaya, bu arada İhvancı İslam anlayışını dayatarak
ideolojik hegemonyasını saf hâle getirmeye koyuldu.
Bu hamleler politikayı yeniden şekillendirdi. CHP çizginin öteki
tarafında, Atlantik kıyılarında kaldı. Bizim gibi ülkelerde
siyaset, boşlukları doldurma sanatıdır. AKP merkeze kaydığında, CHP
onun bıraktığı boşluğu doldurmaya çalıştı. Büyük hizmetlerde
bulundu; Altı Ok’un altısını da kırıp attı, PKK’yi TBMM’ye taşıdı,
“karar merkezi”ne bağlı olduğunu göstermek için debelenen bir
komedye...