Üçüncü havalimanına Abdülhamit Han adı verilecekmiş. Bu niyetin
tam da şu sırada açığa vurulması çok manidar. Suriye Ordusu
İdlib’deki gerici örgütleri kara harekâtıyla tasfiye ederken
havaalanı ismiyle oyalanmamızı istiyorlar. Buna “provokasyon
yoluyla kamuoyunun dikkatini saptırmak” da diyebiliriz. Böylece
siyasî iktidar dış politikada ray değiştirirken, “Atatürkçüler ile
Abdülhamitçiler” havaalanının ismine odaklanıp gereksiz ve sonuçsuz
bir tartışmaya girecekler.
Uzman olmayanın askerî durumu kavraması ve gelişmeleri
öngörebilmesi yeterince zor. Şimdi bu zorluğa iç cepheyi iyice
dağıtan, dikkatleri saptıran gereksiz bir tartışma eklenecek.
Hükümetin siyaset sanatında en başarılı olduğu alan, gündemi
değiştirerek kamuoyunun dikkatini dağıtmak. Fakat bu seferki
girişim boşa çıkacak gibi görünüyor, çünkü güney sınırımızda
olanlar ülkenin kaderini belirleyecek.
Durum, tehlikeli. “İdlib halkı” gibi ifadeler kullanan,
“Saldırıların amacı İdlib’i ele geçirmektir” diyen Sayın
Çavuşoğlu’nun sürmenaj olduğu görülüyor (sürmenaj: mantıksız
konuşmaya neden olan aşırı zihinsel yorgunluk). Sayın Erdoğan’ın
Tahran’da yaptığı “ateşkes” önerisine, Sayın Putin “Bu masada
silahlı muhalefetin temsilcileri yer almıyor” diyerek karşı çıktı.
Bu sözlerin aslında “Bu öneriyi silahlı muhalefetin temsilcisi
olarak mı yapıyorsunuz?” gibi gizli bir soru içerdiğini herkes
anladı. Havaalanına Abdülhamit Han adını verme teşebbüsünden daha
utanç verici bir durum ortaya çıktı. Sayın Ruhâni konuşurken Kurucu
Başkanımızın ısrarla fıstık atıştırması da biraz ayıp oldu galiba.
Ço...