Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Türkiye tecrübesi faiz-enflasyon ilişkisini yeniden yazıyor

Merkez Bankası üç ay içinde üç ayrı kararla toplamda yüzde onluk bir faiz indirimine gitmiş oldu. 25 Temmuz’a kadar yüzde 24 seviyesinde olan politika faizleri şimdi yüzde 14 seviyesine gerilemiş durumda. Buna mukabil, bu...

30 Ekim 2019 | 261 okunma

Merkez Bankası üç ay içinde üç ayrı kararla toplamda yüzde onluk bir faiz indirimine gitmiş oldu. 25 Temmuz’a kadar yüzde 24 seviyesinde olan politika faizleri şimdi yüzde 14 seviyesine gerilemiş durumda. Buna mukabil, bu faiz indiriminin piyasaları çok olumsuz etkileyeceği, enflasyonun yükseleceği, Türk Lirası’nın hızla değer kaybedeceğine dair artık ezbere dönüşmüş uyarıların bir karşılığının olmadığı ortaya çıktı. Faiz hızla düştü, ama dolarda bir kıpırdama olmadığı gibi enflasyon da yükseleceğine daha da düştü.

Bu durumda yıllardır yüzde 24 seviyesindeki bir faizde ısrar edenlerin kime hizmet ediyor olduğunu, ekonomide alabildiğine teknik, bilimsel süslü açıklamalarla bizi kimler adına kandırmakta olduklarını bu vesileyle güçlü bir biçimde sorgulamak gerekmiyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır enflasyon ile faiz arasındaki nedensellik konusunda hegemon iktisat anlayışıyla çatışıyor. “Faiz enflasyonun çaresi değil nedenidir. Enflasyonu indirmek için faizleri yükseltmek her zaman tam tersi bir etki yapmaktadır. Bunu olayları izleyen en basit bir akıl sahibi bile görebilirken iktisatçılar neden görmezler?” diye soruyordu.

Neden görmedikleri aslında açıktı. Türkiye’de paradan para kazanmaya alışmış kesimler herkesin gözünü bu süslü bilimsel-teknik açıklamalarla boyayarak Türkiye’ye en büyük sabotajı yapmaktaydılar.

İşin ilginç tarafı tam da faizleri belirlemekten sorumlu ekonomi birimi, özerk olması beklenen Merkez Bankası’na bağlıdır. Bu birime baskı yapılamaz, talimat verilemez. Ama bu birimin uyguladığı politikalar, seçimle işbaşına gelmiş ve halka hesap verecek olan politikacıların hiç müdahil olamadığı çok geniş bir alan oluşturuyor. Politikanın can damarı böylece tamamen politika dışı bırakılıyor ve üstelik bu alanda bal gibi politikalar uygulanarak hiç bir şey üretmeyen birilerinin paradan para kazanması bir dokunulmazlık zırhına kavuşturularak temin edilmiş oluyordu.

Yüksek faizlerin ekonomide yatırımların düşmanı olduğu, dolayısıyla işsizliğin en önemli sebeplerinden birisi olduğu malum. Paradan para kazanmanın bu kadar cazip olduğu bir piyasada kimse başını ağrıtıp yatırım yapmaz. Yapmak isteyenlerse önlerine çıkan finansman açığını kapatmak üzere yüksek faizli kredi borcunun altına girmeyi göze almazlar. Zaten bu yüklerin altına girmeyi göze alanları kısa süre içinde faiz borçları altında ezilmekten başka bir sonuç beklemiyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Filistin’e Özgürlük ve Bağımsızlık için Parlamenter İnisiyatifi 01 Mayıs 2024 | 59 Okunma İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 231 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 226 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 271 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 362 Okunma