15 Temmuz'da ve sonrasında yaşananlar bir ülkenin başına her gün
gelmez. Bu gibi son derece istisnai olayların bir ülkenin
iliklerine kadar işleyen bir değişimi tetiklemesi de mukadderdir.
Doğrusu 15 Temmuz'dan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi
olamayacağını söylemek sadece bir kehanet değil, bu olayın niteliği
bakımından ortaya çıkardığı veya çıkaracağı kaçınılmaz sosyolojik
sonuçların takdiridir.
15 Temmuz'daki gibi bir darbe girişimini planlayanların asla ihmal
etmemiş olması gereken bir şey, içinde darbe yaptıkları ve
yönetimine talip oldukları toplumun sosyolojisiydi. Bu konuda
FETÖ'ye bağlı aklı evvellerin çok bozuk bir sicilleri olduğunu
biliyorduk aslında. 17 Aralık sonrası girilen Mahalli Seçimlerle
ilgili önceden yaptıkları tahliller ve tahminlerle hem kendilerini
fena halde gaza getirmiş hem de kendilerine inanıp “AK
Parti-sonrası”na yatırım yapan yerli ve yabancı odakları da fena
halde yanıltmışlardı.
Kendi şakirtlerinin yoğunlukta olduğu mekanlarda yaptıkları
anketlere bakarak AK Parti'nin oylarının yüzde 25'i aşamayacağı
beklentisini üretip dururken salt bir manipülasyon yapmıyor
olduklarını anlıyorduk. Buna gerçekten kendileri de
inanmışlardı. Hareket o kadar bencil ve o kadar kendine kapalı
olduğu halde, Türkiye için kendisini bulunmaz nimet olarak
görüyordu ve halkın da bunu görmekte olduğuna hep inandılar.
Bu tarz bir bakış açısını belli ki sosyalist devrimci hareketlerden
tevarüs etmişler. Sosyalist hareket de kültürel anlam dünyasından
alabildiğine uzak oldukları halkla ilişkilerini tek taraflı olarak
“kurtarıcı” olarak tasavvur eder.
Adeta platonik bir halkçılıktır bu, halkın bundan haberi yoktur,
halk bunların kendilerini gerçekten kurtarmak istediklerini bir
türlü bilmez, anlamaz, takdir etmez. O yüzden devrimciler
halklarını kurtarmaya geldiklerinde halktan karşılaştıkları destek
eksikliğini nankörlük ve kadir bilmezlik olarak niteleyebilirler.
Oysa halka bir şey vermiş değiller. Halk onlardan kötülükten başka
bir şey görmüş değil. Onların “halkı kurtarmak” adına
yaptıklarından halkın payına sadece daha fazla huzursuzluk, daha
fazla anarşi daha fazla istikrarsızlık düşüyor. Halkın onlardan
“kurtarıcılık” beklediği yok.