Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Körfezde kazan kimin için kaynıyor?

Körfez’de sular yine iyice ısınıyor, kazanlar kaynıyor. Bu kazanlarda ısınan sularda kimler haşlanacak o kadar da belli değil ama. Hedef İran gibi görünüyor ama şu ana kadar ABD tarafından İran’ı...

15 Mayıs 2019 | 412 okunma

Körfez’de sular yine iyice ısınıyor, kazanlar kaynıyor. Bu kazanlarda ısınan sularda kimler haşlanacak o kadar da belli değil ama. Hedef İran gibi görünüyor ama şu ana kadar ABD tarafından İran’ı hedefleyen hiçbir kazanda İran haşlanmamış, onun için hazırlandığı kazanlar başkalarının haşlanmasına sebep olmuştu.

İran Devrimi yapıldığı günden beri ABD ve İran arasında bir soğuk savaş var ve bu savaş defalarca sıcak çatışma eşiğine kadar geldi, ama hiçbir seferinde aralarında beklenen savaş patlak vermedi. Bu soğuk savaş atmosferinde Başta SA ve BAE olmak üzere bütün Körfez ülkeleri kendileri için hep bir tehdit hissettiler ve bu tehdide karşı ABD ve Avrupa ülkelerinden silahlanma yarışında kaldılar.

ABD karşıtı İran’ın hissettirdiği her tehdit paradoksal olarak düşmanı olan ABD’ye daha fazla kazandırdı, çünkü ABD bu Körfez ülkelerini İran’a karşı himaye etmenin ağır bedelini sürekli olarak tahsil etmeye devam etti. O yüzden İran tehdidi neticede ABD’ye kazandıran bir şey oldu.

İran tehdidinin nihai olarak yok edilmesi için şu ana kadar etkili bir adım atılmamış olması bu düşmanlığın çok kazandırıyor olmasındandı. Buna mukabil ABD kendisine çok kazandıran bu düşmanı hiçbir zaman ödülsüz bırakmadı. Afganistan’a ABD müdahalesi İran için önemli bir yayılma ve nüfuz alanı oluşturmuş oldu.

İran’a karşı 8 yıl desteklediği Irak’ı işgal ettikten sonra orayı terk ettiğinde Irak artık neredeyse tamamen İran kontrolünde bir ülke haline gelmiş bulunuyordu. İran hem ezeli düşmanı Saddam Hüseyin’den kurtulmuş hem de onun ülkesini kendi nüfuz bölgesine katmış oluyordu.

Suriye’de ortaya çıkan iç savaşa ABD müdahalesinin bugün Esad’ı devirmekten ziyade Esad’ı ayakta tutmak onun gerçek muhaliflerini yok etmeye matuf olduğu anlaşılıyor. Bu da aslında Suriye’de İran’ın daha da yerleşmesini ve güçlenmesini sağlayan bir süreç olduğu görüldü. Yemen’de Husilere karşı dört yıl önce kurulan koalisyonun başlattığı savaşta bugüne kadar görünen İran’ın nüfuzunun artışından başka bir şey olmamış.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Filistin’e Özgürlük ve Bağımsızlık için Parlamenter İnisiyatifi 01 Mayıs 2024 | 58 Okunma İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 230 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 226 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 271 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 362 Okunma