Suriye'deki karışıklık ve savaş durumu altıncı yılını tamamlamak
üzere. Beş milyonun üstünde insanın evlerini terkedip çevre
ülkelere sığınmak zorunda kaldığı, yine milyonlarca insanın Suriye
içerisinde yer değiştirerek yaşamak mecburiyetinde bırakıldığı
insanî dramın her geçen gün ağırlaştığı bir hadise ile karşı
karşıyayız. Durum bu kadar ağırlaşmayabilirdi, Suriye'de kriz
uluslararası bir nitelik kazandıktan sonra dahi bir biçimde
çözülebilir ya da hafifletilebilirdi. Ancak küresel sistemin en
önemli aktörü pozisyonundaki ABD bu krizi sonlandırmak için gerekli
adımları atmadı ya da atmak istemedi.Dahası, baştan itibaren ortaya
koyduğu ikircikli siyasetiyle krizin her geçen gün daha da
derinleşmesinde başlıca rolü oynadı.
Başlarda Esad karşıtı hamaseti o kadar güçlü gösterdi ki, görenler,
duyanlar Esad'a karşı bir ABD müdahalesinin eli kulağında olduğunu
düşündü, ancak zamanla Esad yerine DEAŞ diye başka bir hedef uğruna
Esad'la işbirliğine bile gitti. Oysa DEAŞ'ı da, başka terör
örgütlerini de üreten bizzat Esad'ın kendisiydi ve bu örgütlerle
mücadeleye yoğunlaşırken, onları doğuran kaynağı beslemeye de devam
edilmiş oldu.