Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

İran’da ABD’nin iştahını açan ne var? Mısır’a bu ilgisizliğin ardında ne var?

İran’da yaşanmakta olan protestoların bir anda bütün dünyanın gündemine düşmesine şaşmamak lazım. Olaylara verilen tepkiler herkesin İran’a dair duygularının, beklentilerinin ve...

06 Ocak 2018 | 2.997 okunma

İran’da yaşanmakta olan protestoların bir anda bütün dünyanın gündemine düşmesine şaşmamak lazım. Olaylara verilen tepkiler herkesin İran’a dair duygularının, beklentilerinin ve hatta iştahının bir ifadesi olması da gayet normal. İran’ın başka ülkelerin içini karıştırmasından dolayı ümmet adına üzülenlerin bir tür ilahi tokatla uyarılıyor olduğunu düşünenler, olayı bu şekilde yorumlayanlar, hatta bu şekilde müjdelenmeyi bekleyenler var. Ancak ABD ve İsrail’in de bu olaylara karşı sergilediği sevinç gösterileri insanlardaki duyguları doğal olarak karmaşık hale getiriyor.

ABD ve İsrail’le aynı duygu safında yer almayı bugünlerde hiçbir ümmet evladının isteyebileceğini sanmıyorum. Tabi bu tür beklentiler ve duygusal yaklaşımlar İran’da olup bitenleri anlamaktan uzaklaştırıyor. Tahminleri temennilerin bir ifadesine dönüştürüyor ve bütün tahminler ve analizler sadece İran’a dair temennileri anlama verileri olarak kayda geçer.

Tabi bu durumdan dileyen İran’ın kendine göre bir takım dersler çıkarmasını da isteyebilir, ama bunun ne yeri ne zamanı. İran’da başka yerlerde olduğu dinamik bir sosyoloji var ve İran’ın uluslararası planda yüklendiği misyonların o sosyolojiye yansımaları illa ki olacaktır. İran halkının tamamının İran rejimiyle aynı duygu ve anlam frekansında olmadığını biliyoruz. Üstelik devrimin 40 yıllık pratiği giderek kendi halkını hızla kendinden uzaklaşıyor, nefret ettiriyor.

Bununla birlikte bu protestolarla karşılaştığında onun karşısına dikilecek, devletlerini, istikrarlarını koruyacak bir başka halk daha var. Yani İran bugünlerde meydanlarda gördüğümüz protestoculardan ibaret değil. O protestocu, muhalif halkın karşısında bir o kadar da örgütlü, devrimin inançlarına, hedeflerine sonuna kadar inanmış bir başka kitle de var. O yüzden bu tür kitle gösterileriyle sonuç almak isteyenlerin İran’ın bu dinamiğini yeterince dikkate alamadıklarını görmek lazım.

Aslında Gezi hadisesinde de göstericilere medya üzerinden yüklenen anlam, onların bütün Türkiye’yi temsil ediyor olduklarıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” derken, meydan okuduğu bu toptancı “Türkiye halkı” algısından veya araçsallaştırımından başka bir şey değildi.

Kısa süre içinde protestocuların karşısına değil ama ayrı meydanlara topladığı kalabalıklarla yaptığı devasa mitinglerle yaptığının blöften ibaret olmadığını göstererek kendisini halk protestoları eliyle devirmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmış oldu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 227 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 225 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 270 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 361 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 402 Okunma